26 Temmuz 2011 Salı

Dostlarla Sohbet…(Balbay'ın mektubuma yanıtı)

Cumhuriyet 30.12.2010
MUSTAFA BALBAY
Özgür günlerde arayıp ulaşamayan dostlarımın sitemlerine şu karşılığı verirdim:
“Bugünlerde ben de kendimi arıyorum, ulaşamıyorum. Ulaşsam da meşgul çalıyor… Özür dilerim.”
Silivri’de başlıca iletişim kaynağım mektuplar. Geleneği bozmayıp tüm okurların yeni yılını kutlarken, 2010 yılı boyunca mektup yazan herkese teşekkür ediyorum.
İlk kez mektup yazan pek çok kişinin yanı sıra düzenli mektup aldıklarım var. Özellikle Ankara’dan, Gölbaşı’ndan Hulusi Gürpınar aylık olağan mektuplarının yanına kartpostal da eklemeye başladı. Tüm kartpostallarda Ankara Gölbaşı’nın sevgi çiçeği var, kıpkırmızı bir güneş gibi yanan. Güzel bir sevgi çiçeği koleksiyonum oldu.
Nikâh şahitliğini yaptığım Kılıç ailesinin mektuplarında sıklıkla Ankara’nın mevsimleri vardır. 12. mektup karı müjdeliyordu.
ODTÜ öğretim üyesi Prof. Aysıt Tansel’den daha önce söz etmiştim. Mektuplar, kitaplar eşliğinde devam ediyor. Ona, Prof. Tansel’i tanıyanların mektupları eklendi: Onlardan birinin son bölümünü paylaşmadan edemeyeceğim. Nuri Kılcı, Türkiye’nin yakın tarihinden kesitleri, Cumhuriyet okurluğunu güzel bir dille anlattıktan sonra şöyle diyor:
“Bilesin ki, yarın gönül rahatlığıyla çalabileceğin onbinlerce kapın, seni görünce göklere uçacak yüzbinlerce yakının ve dostun oldu. Onlardan birinin kapı adresi şöyle…”
Nuri Kılcı, tam adresini yazıp yeni yılı kutlayarak mektubu sonlandırmış.
Silivri’de salı ve cuma posta günü. Ayrı bir önemi vardır.
Kılcı’nın mektubunu bitirdiğimde karşımdaki 80 demir parmaklı kör pencere on binlerce kapı oluverdi, tel örgünün hemen üstünden bulutlara açılan…
***
CHP Gençlik Kolları’ndan tanıdığım Mahmut Aslan’ın mektupları “ekli” olur. Son mektubunda Hatay’dan Ali Dal’ın yazdığı 8 kıtalık “ZULÜMHANELER” başlıklı şiiri göndermiş.
Bir kıtası şöyle:
Korkuyla yenilmez ahdım, yeminim
Asla koymaz Mustafa’mla zeminim
“Yüz karası” geçecektir eminim
Tarihe, zamana “ZULÜMHANELER”
Her konferansa coşkuyla gidip çok coşkuyla döndüğüm Hatay’dan Ali Dal’ın şiiri beni kekik kokulu Nur Dağları’na, gökyüzü mavisi Akdeniz sularına, insan sıcaklığıyla tutuştuğum salonlara götürdü, uzun süre getirmedi.
Aralık ayının ikinci yarısında aldığım mektupların bir bölümü 12 Aralık tarihli “Silivri’den Yükselen Çığlık” başlıklı yazıma ilişkindi. O çığlığı duyanlar olmuş. Biri de Ankara Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Erol Aras.
Aras, 15 yıl önce mesleğe başladığında nasıl tanıştığımızı anlatmış, arada geçen yılları özetlemiş, Prof. Metin Feyzioğlu ile birlikte Ankara Barosu yönetimine geliş nedenlerini sıralamış.
Çok sevindim: Ankara ve İstanbul barolarını güçlü bir şekilde kazanan başkanların arkasında ciddi boyutta genç avukat desteğinin olduğunu duymuştum. Erol Aras’ın yazdıkları bu bağlamda beni ayrıca mutlu etti.
Aras, duruşmalara da geleceğiz, diyor. 17 Ocak’ta başlayacak duruşmamız bu kez sadece bir hafta sürecek.
***
Silivri Toplama Kampı-Zulümhane kitabıyla ilgili mektuplar gelmeye devam ediyor. Daha önce sözünü etmiştim ama son mektuplardan birini paylaşmadan geçemeyeceğim. Doğduğum topraklardan, Burdur Yeşilova’dan avukat Ünal Korkmaz sık sık kitaba göndermeler yapıp, “Seni biz hemşerilik sigortası ile sigortaladık” diyor. Sevgili Ünal Korkmaz tahliye sonrası planları yapmış bile; ilk panel, Salda Gölü gezisi…
Bir de kaderdaşlardan, hapishanelerden aldığım mektuplar var. Onlara da kendime dilediğim kadar özgürlük diliyorum. Afyon, Buca, Sincan, Çanakkale, Kocaeli, Tekirdağ, pek çok cezaevinden aldığım mektuplarda, son kitabımı göndermemi istiyorlardı. Cumhuriyet Kitapları’ndaki arkadaşlara ilettim, gönderecekler.
Gaziantep H Tipi Cezaevi’nden Cumaali Sevimli ikinci kez kitap isteyen mektubunu şöyle noktalamış:
“Kurban olduğum M. Balbay, bu konuda kardeşine duyarlı davranacağından şüphem yok…”
Biri Şili biri Çin damgalı 2 kart aldım. Şili’den Atilla Tuna, dünyanın en güneyindeki yerleşim yeri Tierra del Fuego’dan yazmış… Hücremdeki dünya haritasından yeri buldum, gitmiş kadar oldum.
Çin’den yazan Çağlar Bulutoğlu şöyle diyor:
“Kitabınızdan Çin’i tanımıştık. Bir de gezelim dedik, size hatırlatmak istedik. Sonuçta anılara da zincir vuracak değiller ya.”
Kartı çevirdim, Çin Seddi. Çin’in Uzun Yürüyüşü kitabını yazma serüvenim geldi gözümün önüne…
Söyleyin duvarlarımdaki haritalar…
Bakma öyle soğuk soğuk gri ranza…
Ben şimdi nasıl yeni kitap planları yapmam…
Söyleyin dostlar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CELAL ŞENGÖR’ÜN CEHALETİ