15 Ağustos 2014 Cuma

CHP’DE ÜÇÜNCÜ YOL



CHP’DE ÜÇÜNCÜ YOL*
Mahmut Aslan-15.08.2014
Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra kurultaylar partisi görünümünden bir türlü kurtulamayan ana muhalefet partisi CHP’de yeni bir kurultay yolda gözüküyor. Ulusalcı altı milletvekili Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu seçilen adayın parti ile kan uyuşmazlığı olması ve seçim başarısızlığından dolayı istifa etmeye ve kurultay toplamaya davet ettiler.
Günlerdir Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili analizler yapılıp duruyor. Herkes kendi baktığı cepheden analiz yapıyor. Bana göre ise bu seçimin iki kazananı var. Seçimin ilk kazananı kayıtlı seçmenin %37, seçime katılan seçmenin % 51.8 oyunu alıp 2007’de çıkamadığı köşke çıkan Tayyip Erdoğan’dır. Gerçi seçim sonuçları onun düşlediği Başkanlık rejiminin zor olduğunu göstermekte ve seçim sonrası ortaya çıkan tablo AKP için kavganın beklenenden çok olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu hali ile seçimin kısmi kazananıdır RTE.
İkici kazananı ise çatı blok ve AKP oy kaybederken, seçimde kullandığı dil ve sempatikliği ile HDP’nin yerel seçimde aldığı oylardan yaklaşık oylarından 1,5 milyon fazla alan Demirtaş ve HDP’dir. Demirtaş’ın bu artan oylarının Alevilerden ve Sosyalistler seçmenden geldiği görülmektedir.
Seçimin en büyük kaybedeni ise “tıpış tıpış” seçmenini sandığa götüremeyen ana muhalefet partimiz CHP ve MHP’dir. (MHP başka bir yazının konusu. Bu yazının konusu kaynayan kazan CHP)

DOĞRU SORULARA ARANAN CEVAP BAŞARI GETİRİR

Seçim sonrası yapılan açıklamalara bakarsak CHP Genel Merkezi çatı aday projesinin başarılı olduğunu düşünüyor. CHP’de bu durum kronik bir hastalığa dönmüş gibi görünüyor: 2002 yılından beri yapılan bütün seçimlerde büyük bir başarı gösterme hastalığı.
Doğru soruları sormadan doğru cevaplar elde edemeyiz.
Bence sorulması gereken önce seçimlerde başarısız olduğumuzu kabullenmek ve bu kabul üzerine şu soruya cevap aramaktır: Biz girdiğimiz seçimlerde neden beklenilen başarıyı elde edemiyoruz, bu halk bize neden oy vermiyor?
Bu sorunun cevabını bulup yola çıktığımız zaman başarı muhakkak gelecektir.

“YENİLİKÇİ” VE “ULUSALCI” KANAT

Gelelim CHP içi iktidar ve muhalefet gruplarına. Bu gruplara basınımız “yenilikçi” ve “ulusalcı” kanat diyor. Bana göre bu iki kanatta eksikliklerle dolu.
Yenilikçi denilen kanat sağdan oy alacağım diyerek partinin sağcılaşmasına neden olmakta ve sol şeridi boşaltmaktadır. Bu kanatta yer alan bazı milletvekillerinin M. Kemal Atatürk, Laiklik, Fettullah Gülen, Özalizm, Cemaatler vb. konularında söylemleri ise klasik CHP üyesi ve seçmeninden büyük tepki görmektedir.
Biraz CHP tarihi okusalar rakibine benzeyerek seçimlerde başarılı olunmadığını görecekler. 1946 seçimleri sonrasında 17 Kasım 1947’de Ankara‘da Halkevleri salonunda toplanan 7. Büyük Kurultay’da Demokrat Partiye oy kaptırmamak adına devrimlerden birçok ödün verilmiştir. Bu Kurultay’da: “Cumhuriyet” ilkesi ile demokrasi kavramı aynı doğrultuda tanımlanarak parti içi liberalleşme eğilimi başlatılmıştır. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu konusunda geri adım atılmasına karar verilmiş; Devletçilik ılımlılaştırılmış; Laiklik konusunda İslam karşıtlığı görüntüsünden uzaklaşma ile dinde liberalleşmenin sağlanması hedeflenmiştir. Bu hedef doğrultusunda ilk olarak, 27 Ocak 1947’de okullar dışında din eğitimi kabul edilmiş, 1948’de imam hatip kursları açılmış, hacca gitmek isteyenlere ilk kez döviz verilmiş, 25 Kasım 1949’da isteğe bağlı olarak okullarda din eğitimi alınmasına karar verilmiştir. Böylece CHP, DP’ye yaklaşmaya başlamış ve aralarındaki ayrım noktaları neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır.
Yukarı da bahsettiğim bütün tavizlere rağmen CHP girdiği 1950 seçimlerinde iktidarı DP’ye kaptırmıştır. Çünkü uyguladıkları politikalar DP’ye yaramıştır.
Ulusalcı kanattaki kişilerse gelenekçi CHP çizgisinde yer almakta. Partiyi soldan ve Kürtlerden uzaklaştıran bir politikanın devamcısı olarak görülmektedir. Söylemde solcu görünmelerine rağmen reel hayatta solla uzaktan yakından bir ilişkisi bulunmamaktadır. Yıllardır partiyi %10’larda tutan insanlar bu kanata yakın görünmektedir. Ancak bu kanatın söylemlerindeki parti 1999 seçimlerinde baraj altı kalmış ve diğer girdiği seçimlerde sol kulvarda tek parti kalınmasına rağmen  %20’yi bile yakalayamamıştır.
Bu kanadında parti tarihinden alacağı dersler de var tabi.
1970’li yıllarda geleneksel devleti kuran parti imajını bir tarafa bırakarak ortanın solundan demokratik sola evrimleşen, Ecevit’in Genel Başkanlığındaki CHP, “Bu düzen değişmelidir”, “Tekelleri kuşatacağız!”, ”Toprak işleyenin su kullananındır!”, “Vurguna, soyguna, sömürüye son!”, “Devlete de servete de kul olmayacağız!” sloganları ile ezilen, sömürülen halkta “Ak Günlerin” kurulacağına dair inanç yaratmış ve parti tarihinin en yüksek oy oranını alarak iktidar olmasını sağlamıştır.

PARTİYE ÜÇÜNCÜ BİR YOL GEREK

Bu kısa değerlendirme yazısında da görüldüğü gibi iki kanatın da görüşleri ve söylemleri partiyi iktidara taşıyacağa benzememektedir. Her iki hareket içinde de doğru söylemler vardır ama bu söylemler halk nezdinde inandırıcı olamamaktadır. Çünkü parti ortak bir dili oluşturamamaktadır. Onun yolu partinin kurtuluşunu yaratacak üçüncü bir siyasetten geçmektedir.
Bu siyasetin dili barıştan, aydınlanmadan, emekten, gençlikten, kadından ve tüm ezilen kitlelerden yana olmalıdır.
Bu siyasi hareketin ilk sağlaması gereken sosyal demokrat, cumhuriyetçi kesimle, Kürt hareketi bir araya getirmenin yollarını aramaktır. Bu iki AKP karşıtı, seküler, sola yakın büyük kitle bir araya geldiği zaman çatırdamaya başlayan AKP rejimi yıkılacak ve ülkede gerçek demokrasi sağlanacaktır.
Böyle bir politika uygulanırsa oy kaybedileceğinden korkulmamalı, 1970’li yılların CHP’si akla gelmelidir.
Emek hareketi ile olan bağlar sendika oligarkları ile değil direk emekçilerin kendisi ile kurulmalıdır. Taşeronlaşmaya sözde değil özde inanarak savaş açmalı bütün taşeronların ayağa kalkacağı etkili bir siyaset yapılmalıdır.
Ekonomi politikası ise kesinlikle kamucu ve toplumcu olmalıdır. Cumhuriyetin kuruluşundan 1980’lere kadar uygulanan ithal ikameci sisteme ve planlı ekonomiye tekrar geçilmesi sağlanmalıdır. Özelleştirmelere öyle yarım ağızla değil kesinlikle karşı çıkılmalıdır. İşsizlikle mücadele içinde yapılması gereken ilk olarak böyle bir politikanın savunulmasıdır.
Böyle bir siyaseti yaratacak kişiler partinin kadroları içinle kesinlikle vardır. Bu kadrolar bir önce harekete geçmeli ve ülkesine ve partisine sahip çıkmalıdır.




*Bu başlıktaki 3. Yol Neo Liberalizmin etkileri ile oluşturulan Tony Blair’in 3. Yolu ile yakından uzaktan ilişkili değildir.

13 Ağustos 2014 Çarşamba

SARAÇOĞLU MAHALLESİ’NE DOKUNMA

SARAÇOĞLU MAHALLESİ’NE DOKUNMA

AKP hükümetleri döneminde yapılan birçok kentsel/rantsal dönüşümle kent benliği-kimliği yok olmuştur. Bir insan geçmişsiz olmayacağı gibi bir kent de geçmişsiz olmaz. Dünyanın birçok yerinde eski kent merkezlerine dokunulmadan yeni yaşam yerleri yapılmaktadır. Bizde ise bu süreç eski kenti yıkıp üstüne yenisini yapmak anlamını taşımaktadır. Yurdumuzda aynı evde 50-60 yıl yaşayan kaç aile vardır? Avrupa kentlerinde 150-200 yıl aynı adreste oturan ailelere sıkça rastlanmaktadır. Bu hem aile tarihi hem de kent tarihi açısından önemlidir.
Ankara’nın kent kimliği ise büyük bir saldırı altındadır. Ulus tarihi kent meydanında Roma yolu üzerine yapılan “ucube” alışveriş merkezi kent tarihine ve estetiğine vurulmuş çok büyük bir darbedir. Atatürk’ün mirası Atatürk Orman Çiftliği’nde yapılan birçok yol ve “Aksaray” olarak nitelendiren kaçak yapı da kent içindeki nefes alma alanını hukuksuzca katletmiştir.
New York’ta Central Park, Londra’da Hyde Park gibi alanlar kentin modern çehresinin birer parçası oldukları kadar yakın tarihe de tanıklık edip, kent hafızasının ayrılmaz bir unsuru haline gelmişlerdir. Ne yazık ki, biz AOÇ’yi ve diğer tarihi alanlarımızı bu hale getiremedik. AOÇ’de ve Gençlik Parkı’nda yapılan yenilemelerle yüzbinlerce Ankaralının anıları silinip gitti ve silinip gitmeye devam ediyor.

SARAÇOĞLU MAHALLESİ NE ZAMAN VE NASIL KURULDU?

Ankara’da yaşayanlar Kumrular Sokak’a girdiklerinde devasa ağaçların arasında İl Halk Kütüphanesi’nin ve Kaymakamlık binasının da içinde bulunduğu sevimli binalardan oluşan bir şehir içi meskenle karşılaşırlar. Bu mahallenin tarihini ve nasıl oluştuğu konusunda pek çok Ankaralının bilgisi yoktur.
Asıl adı Namık Kemal Mahallesi olan mahalle halk arasında çok farklı isimlerle de anılmaktadır. Bunların içinde en çok bilineni ve kullanılanı Saraçoğlu'dur. 1946 yılında tamamlanan mahallenin açılışı o dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu tarafından açıldığı için mahalle yaygın olarak Saraçoğlu Mahallesi olarak da bilinmektedir.
1940’lı yıllarda Başkent’in mesken bunalımını gidermek üzere 1944 yılında çıkarılan Memur Mesken Yasası uyarınca başlatılan konut projesi sonrasında ortaya çıkmış bir mahalle Saraçoğlu.
Ankara’da birçok eser bırakmış olan Mimar Paul Bonatz, 1920’ler Almanya’sının Siedlung anlayışını getirmeye çalıştığı yerleşmede, konut bloklarının yanı sıra çocuk bahçesi, ilk ve ortaokul ve ortak kullanım için sosyal binayı tasarlamıştır. Sosyal bina bugün İl Halk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.
Saraçoğlu Mahallesi bitişik nizamda, gruplaştırılmış değişik tip ve yükseklikte tasarlanan apartmanlarda iki, üç ve beş odalı altı tip üzerinde planlanan 642 daireden oluşmaktadır.
Cumhuriyet tarihinin ilk toplu konut projesi olan mahalle, tüm bu nedenlerle Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığı'nın 1979 tarihli kararı ile "Kentsel SİT Alanı" olarak belirlenmiş, konutların ve ağaçlarının her biri ayrı ayrı tescil edilmiştir.

SIRA SARAÇOĞLU MAHALLESİ’NDE
Kızılay kent merkezi yıllardır uygulanan politika doğrultusunda zayıflatılmıştır. Kent merkezi yeterli bir şekilde aydınlatılmamaktadır. Gezi sürecinden bu yana Güvenpark’ın üçte biri polis işgali altında. Geri kalan alanın büyük bir bölümü zaten yıllardır dolmuş ve otobüs işgali altındaydı. Güvenpark bu haliyle kentlinin oturup soluklanacağı bir alan olmaktan çıkmıştır.
Saraçoğlu Mahallesi de bilinçli olarak bakımsız bırakılarak algı yönetimi yapılmış ve mahallenin kötü halde olduğu ve yıkılması gerektiği birçok Ankaralının beynine işlenmektedir. Bu politika da meyvesini aşağıda yazdığımız Bakanlar Kurulu kararı ile vermiştir.
5 Ağustos 2014 tarihli Resmi Gazete’de 6645 sayılı Bakanlar Kurulu kararı yayınlanmıştır. Karar aynen şöyledir:
“Ankara İli, Çankaya İlçesi, Namık Kemal ve Yenişehir mahallelerinde bulunan, tamamının veya bir kısım paylarının mülkiyetleri Hazineye ait olan ve ekli listede bulunduğu mahalle, ada ve parsel numaraları, yüzölçümleri, pay oranları ve tahsisli olduğu kamu idareleri gösterilen taşınmazların; tapu kütüklerinde yer alan şerh, beyan ve belirtmelere uyulmak, tarihi ve kültürel mirası ile kentsel sit niteliği ve bölgenin özgün yapısı korunmak kaydıyla, aslına uygun bir şekilde ve ilgili mevzuatı uyarınca restore edilmek suretiyle öncelikle Maliye Bakanlığınca veya Maliye Bakanlığınca uygun görülen hallerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Toplu Konutİdaresi Başkanlığı ve diğer ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülecek projeler kapsamında değerlendirilerek ekonomiye kazandırılması amacıyla tahsislerinin kaldırılması kararlaştırılmıştır.”

TİCARİ ALAN YAPILACAK
Bakanlar Kurulu kararında da açık açık görüldüğü gibi “ekonomiye kazandırılması amacıyla” kentin merkezinde devasa ağaçların arasındaki bir mahalle yok edilecektir. Saraçoğlu yıkılıp yerine ticari alan yapılacaktır.
20 yıl önce Çiller de mahalleyi satışa çıkarmıştı. Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bölgenin tarihi sit alanı olması ve satıştan elde edilecek meblağın ekonomik olarak yeterli olmamasından kaynaklı olarak iptal etmiştir.
Bu süreçte bizlere düşen Saraçoğlu Mahallesi’ni korumak için ayağa kalkmak ve her türlü demokratik tepkimizi göstermektir.


MAHMUT ASLAN-12.08.2014