ORTANIN SOLUNDAN DEMOKRATİK SOLA CHP
Cumhuriyet
Halk Partisi bu hafta sonu yapılacak bir tüzük kurultayı ile tüzüğünde çeşitli
değişiklikler yapacak. Bu değişikliklerden biri tüzükte yazan CHP demokratik sol bir partidir ifadesinin sosyal demokrat bir parti olarak
değiştirilmesidir. Pek çok insan bunda ne var ki ha demokratik sol, ha sosyal
demokrat parti diyecektir. Ama işin aslı pek de öyle basit değildir.
Cumhuriyet
Halk Partisinin birinci parti olduğu ve tarihinin en yüksek oyunu aldığı 1970’li
yıllar, CHP’nin söylemleriyle ve eylemleriyle daha solda olduğu yıllardır. O dönem Cumhuriyet Halk Partisi kendisini
demokratik sol bir olarak tanımlamıştır.
Demokratik
Sol tanımın neden ve nasıl CHP tüzüğüne girdiği bu yazının ana konusudur.
ORTANIN SOLUNA GEÇİŞ
Cumhuriyetin
kuruluşundan sonra çok partili siyasi hayata geçiş denemeleri olmuştur. Bu
denemeler sırasında partiler arasındaki ayrım sağ, sol yerine devletçi ya da serbest ekonomiden yana olanlar diye yapılmıştır.
27 Mayıs 1960 İhtilali’nden sonra, Kurucu Meclis tarafından
hazırlanan Türkiye tarihinin en demokratik ve özgürlükçü anayasası olarak kabul
edilen 1961 Anayasa’sı halk oylaması sonrasında kabul edilerek yürürlüğe
girmiştir.
Bu
anayasanın yürürlüğe girmesi ile Türkiye’de gerçek anlamda Sağ ve Sol’da yer
alan partilerden söz edilmeye başlanmıştır. Kapatılan Demokrat Parti’nin devamı
olarak kurulan Adalet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi merkezde ve liberal bir
çizgide (sağda) yer almıştır. Sosyalist anlayışıyla kurulan, Türkiye İşçi
Partisi (TİP)’nin tam solda yer alması partiler yelpazesinde yerlerin
belirlenmesi yönünden daha etkili olmuştur.
Cumhuriyet
Halk Partisinin siyasetin hangi yelpazesinde yer aldığını belirleyen önemli
adımlardan ilki 1961 Kurultayında ilan edilen “Temel Hedefler Beyannamesi” ikincisi 1964 Kurultayında
raportörlüğünü Bülent Ecevit’in yaptığı “İleri
Türkiye Ülkümüz” bildirisi ve en sonuncusu da İnönü’nün “Orta’nın Solundayız” açıklamasıdır.
Ortanın Solundayız açıklamasının yapılmasında o dönemde
aydınların ve emekçi kesimin desteğini almakta olan Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP), gelişmesi ve güçlenmesi etkili olmuştur.
Prof.
Dr. Şerafettin Turan’ın “CHP Ortanın Solunda” yazısında değindiği gibi: “Aslında
CHP kuruluşundan başlayarak uyguladığı halkçılık programı, ekonomi siyasası ve
hele 1930'larda ilke haline getirdiği devletçilik uygulaması ile sol eğilimli
bir parti idi. İnönü de bu gerçeği
şöyle belirtmişti: "Aslında laikiz
dediğimiz günden beri ortanın solundayız. Halkçıysan ortanın solunda
olursun!" Ancak parti şimdi Ortanın Solu gibi yeni bir tanımlama ile
yenilikçi atılımlara girmek istediğini açıklamış oluyordu.”
Cumhuriyet Halk Partisi “Ortanın Solu” sloganı ile
Partinin sol bir parti olduğunu açıkladıktan sonra 1965
Genel Seçimi ve 1966 Senato seçimlerine girmiştir. (1961-1980 arasında iki
meclisli bir yönetim biçimi bulunmaktaydı.) O dönem sağ partililer tarafından ‘Ortanın solu, Moskova’nın yolu’ sloganı
kullanılmıştır. Bu iki seçimde de CHP oyları tarihinde ilk defa %30’nun altına
inmiştir.
Böylesine başarısız seçim sonuçları sonrasında ise parti içinde
bir grup ortanın solu sloganın başarısızlığını dillendirirken, diğer bir grupta
slogandan çok içeriğin doldurulamadığı konusu dile getirmiştir.
PARTİDE BÖLÜNMELER
VE ECEVİT’İN GENEL BAŞKANLIĞI
1966 Kurultayında ortanın solunu savunanlar ve karşıtları bilek
güreşine girmiştir. Divan başkanlığı adaylığında ciddi bir yarış yaşanmıştır.
Ortanın Solu taraftarlarının adayı 1990’da siyasal bir cinayete kurban verilen Muammer Aksoy ve karşıtlarının adayı
ise Sırrı Atalay olmuştur. Seçimi ortanın solu taraftarları sadece 74 oy farkı
ile kazanmışlardır. En büyük yarış parti meclisinde yaşanmıştır. Seçimler
sonrasında PM’ye 3 grup girmiştir: “
Ortanın Solu Grubu, Göbekçiler ve Ortanın Sağı grubu”. Bu kurultay sonrasın
da toplanan parti meclisi toplantısında “Ortanın Solu” kitabının yazarı ve bu düşüncenin en
büyük savunucu olan Bülent Ecevit
Genel Sekreterliğe seçilmiştir.
Partide ortanın solu kavramı ile yaşanan tartışmalar ilerleyen
yıllarda bölünmelere sebep olmuştur. Turhan
Feyzioğlu ve arkadaşları 1967 yılında ayrılarak Güven Partisi’ni
kurmuşlardır. 1972 yılında ise Kemal
Satır ve arkadaşları partiden ayrılarak Cumhuriyetçi Parti’yi kurmuştur. Bu
iki parti 1973 yılında birleşmiş ve Cumhuriyetçi Güven Partisi adını almıştır.
İlerleyen yıllarda CGP Milliyetçi Cephe hükümetlerinin koalisyon ortağı da
olmuştur.
12 Mart 1971 tarihinde yaşanan askeri muhtıra sonrasında İnönü
ve Ecevit arasında Hükümette kalınması ve çekilmesi konusunda tartışmalar
yaşanmıştır. Bu tartışmalar sonrasında Bülent Ecevit Genel Sekreterlik’ten
ayrılarak, İnönü’ye bayrak açmış ve örgütleri dolaşmaya başlamıştır.
6 Mayıs 1972 tarihinde yapılan Kurultay’da İnönü bütün
ağırlığını koyarak Ecevit ve arkadaşlarını partide istemediğini açıkça
söylemiştir. Buna rağmen istediğini alamayan İnönü önce Genel Başkanlıktan daha
sonra ise CHP’den istifa etmiştir.
Bülent Ecevit 14 Mayıs 1972 yılında yapılan kurultayda Genel
Başkan olmuştur. Ortanın solu hareketine başından itibaren sahip çıkan Ecevit bu
konudaki önderliğini bu kez Genel Başkan olarak sürdürecektir.
Ecevit önderliğinde girilen ilk seçimler olan 1973 seçimlerinde
CHP oylarını % 33,3 oranına yükselterek birinci
parti olmuştur. Bu sonuçlar ortanın solu hareketin halka yönelen siyasal
söyleminin, halkta bir iz bıraktığını ve desteklendiğinin gösterilmesi
açısından önemlidir.
DEMOKRATİK SOL’UN TÜZÜĞE
GİRİŞİ
Ak
Günlere 1973 seçimlerinde CHP’nin kullandığı ana sloganıdır. (AKP’nin AK’ı bile
buradan esinlenme değil de nedir?) Bağımsız Türkiye, Atatürk ilkeleri, Halk
sektörü, toprak reformu, bu düzen değişmelidir, Akgünlere, ne ezen ne ezilen
insanca hakça bir düzen, toprak işleyenin su kullananın, Kalkınma Köylüden
başlayacak gibi birçok sol, eşitlikçi söylem bu yıllarda Bülent Ecevit
tarafından sade ve anlaşılır bir dille halka anlatılıyordu.
Bu
seçimlerde Ortanın Solu kavramı giderek daha az telaffuz edilmeye başlamış
yerine Sosyal Demokrasi ve Demokratik Sol kavramları daha çok kullanılır
olmuştur.
1973 seçimlerinde kullanılan marşlarda da
Demokratik Sol slogan mevcuttur: “Halkçı
devrimci gençleriz/ Emperyalizmi ezeriz/ Savulun hey satılmışlar/ Demokratik
Sol geliyor.”
Önceleri
birbirinin yerine kullanılan demokratik sol ve sosyal demokrat kavramlarından
1974 sonrasında Demokratik Sol kavramı, sosyal demokrat kavramının yerine
tercih edilmiştir. 1974 yılında
CHP tüzüğüne, 1976 yılında ise programa giren “Demokratik Sol” partinin resmi
ideoloji haline gelmiştir. Kavramın temsil ettiği misyon Ecevit’e göre
şöyleydi: “Kimsenin kimseyi ezmeyeceği,
sömürmeyeceği, insan kişiliğinin her türlü toplumsal engelden kurtulmuş olarak
özgürce gelişebileceği, dinamik, yaratıcı ve hakça düzen kurmaktır.”
Demokratik Sol’un sosyal demokrasi kavramının
yerine seçilmesinin ana nedenlerinden biri o dönemdeki ihtilalci solla arasına
mesafe koyma ve batıda sosyal demokrat kavramımın Marksist kökenli olması ve
onlardan ayrılmasından kaynaklı Marksistler tarafından yapılan eleştirilerdir.
Bülent Ecevit, İsmail Cem’e 1975 yılında verdiği bir röportajda bunu şöyle
anlatmıştır : “Ben bizim sol anlayışımızın, özgürlükçü
demokrasi anlamında demokrasiye ağırlık veren bir sol anlayışı olduğunu
özellikle belirtme gereğini duydum. Demokratik sol terimini seçişimizin
nedenlerinden biri budur. Biri de, son günlerdeki sohbetlerimden birinde
belirttiğim gibi, bu terimi sosyal demokrasiye tercih ettim. Çünkü sosyal
demokrasi Marksist kökenlidir genellikle. Onun için de o kökenden
uzaklaşıldığını iddia edenlerin birtakım teorik eleştirilerine hedef olur.
Bizim kökenimiz değişik olduğuna göre, o eleştirilere kendimizi muhatap
tutmamızın gereği yoktu.”
Aslında Demokratik Sol kavramı Atatürkçülükle,
solun sentezidir. Ecevit bu sentezi yayınlanan 1974 yılında yayınlanan Demokratik
Sol Broşürün 17. Sayfasında şöyle anlatmıştır: “Bizim solculuğumuz kendimize özgü, diğer sol hareket ve düşüncelerden
esinlenmeyen, kendi kültürümüzden esinlenen sınırlarını halkımızın çizdiği bir
sol harekettir.”
5 Haziran 1977’de yapılan Milletvekili Genel
Seçiminde CHP % 41,4 oy oranıyla, birinci parti olarak çıkmıştır. Bu oy oranı çok
partili siyasal hayata geçtiğimiz günden bugüne solun aldığını en yüksek oy
oranıdır.
CHP tüzüğüne birçok tartışma sonrasında giren
Demokratik Sol kavramının Sosyal Demokrasi kavramı ile değiştirilmesi yukarıda
tarihsel olarak değindiğimiz koskocaman bir ideolojik mücadelenin silinmesi
demektir. Cumhuriyet Halk Partili delegenin bu yanlışa geçit vermeyeceğini
düşünmekteyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder