25 Mayıs 2022 Çarşamba

CUMHURİYETİN BÜYÜK DEVRİMCİ BAKANI; MUSTAFA ŞEREF ÖZKAN!

Yıllar önce eski Burdur Senatörü Ekrem Kabay ile sohbetimiz sırasında duydum ilk önce adını. Ekrem Kabay, Köy Enstisütü mezunu yoksul bir köy çocuğuydu. Mustafa Şeref Bey ise o yoksul köyün toprak sahibiydi. Topraklarını köylülere nasıl sattığını anlatmıştı sohbetimizde. Köylünün lehine bir satıştı bu. O gün pek değerini bilememiştim ama Ekrem Bey’in saygısından çok büyük bir insan olduğunu hissetmiştim.

Yıllar içinde yaptığım okumalarda Mustafa Şeref Bey ismine Bilsay Kuruç, Zafer Toprak ve Korkut Borotav gibi büyük aydınlarımızın Türkiye ekonomisi ile ilgili yazdıkları eserlerde de rastladım. Böylesine büyük isimlerin eserlerinde isminden sürekli bahsedilen büyük bir devlet adamının geniş halk kesimleri tarafından neden bu kadar az bilindiğine de şaşırıp kaldım.
Ölümden yıllar sonra hakkında Özcan Şabudak tarafından yazılan kitabın adının da “Unutulmuş Bir Devletçi İktisat Vekili Mustafa Şeref Özkan” olması da cumhuriyetçilere utanç belgesi niteliğindedir.

Kimdir bu Mustafa Şeref Özkan?
Mustafa Şeref Özkan Burdur’un Yeşilova kazasının Gençali köyünde 1885 yılında doğmuştur. Burdur’da ilköğrenimini tamamlayarak İzmir İdadisi ve ardından 1909 yılında İstanbul Hukuk Mektebinden birincilikle mezun olmuş. İttihat ve Terakki hükümetinin öğrenim amaçlı yurt dışına gönderdiği ilk öğrencilerdedir. 1909 yılında Paris’te başladığı Hukuk Fakültesindeki eğitimini 1912 yılında başarıyla tamamlayarak yurda dönmüştür.
1913 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi, Hukuk-ı Esasiye ve İdare Kürsüsüne müderris muavini olarak atanmış ve o kürsüde idare hukuku dersleri vermiştir. Aynı yılın sonlarına doğru Konya Hukuk Mektebine müdür olarak atanmıştır.

iTC'NiN TiCARET VE ZiRAAT NAZIRI
1914 yılında Konya mebusu olarak seçilen Özkan, 1917 yılında Talat Paşa Kabinesinin Ticaret ve Ziraat Nazırıdır.
Ticaret ve Ziraat Nazırlığı döneminde, öncelikle “Tarımda Çalışma Yükümlülüğü Yasası” çıkarılmıştır. Özkan, Meclis-i Mebusan’da yaptığı konuşmada, getirilen bu yükümlülük ile tarımda “tüketim” bölgelerinin, “üretim” bölgelerine dönüştürüldüğünü belirtmiştir. Bu konuda, örgütlenmenin ve ücretli çalışanların sorunlarına eğilinmesinin önemi üzerinde durmuş, savaş sonunda yükümlülük kavramı yerine “özendirme” kavramının kullanılacağını vurgulamıştır.
Mustafa Şeref’in sahiplendiği yasalardan biri de “Vurgunculuğun Yasaklanması Yasası”dır (24 Mayıs 1917). 1918 yılında Talat Paşa Kabinesinden istifa ederek yürütmüş olduğu Ticaret ve Ziraat Bakanlığından ayrılmıştır.
1919 yılında sağlık sorunları nedeni ile Berlin’e geçmiştir. Berlin’de bulunduğu sırada Sevr Antlaşması karşısında çalışmalar yapmış ve Türklerin haklılığını savunan broşürler çıkarmıştır.
Kurtuluş Savaşı’nın başlaması ile birlikte kazanılan Birinci İnönü Savaşı’ndan sonra Türkiye’ye dönmüş ve her yurtseverin yapacağı gibi Anadolu’daki İstiklal mücadelesi saflarında hizmet vermeye başlamıştır.
Ankara hükümeti tarafından Suriye ile yapılacak gümrük anlaşması için oluşturulan komisyona üye seçilmiştir. Beyrut’ta yapmış olduğu başarılı çalışmalar Ankara’da takdirle karşılanmış olup bu çalışmalarından dolayı Lozan Sulh Heyetinde müşavir olarak görevlendirilmiştir.
Başarılı geçen Lozan görüşmelerinin ardından 1923 yılında yapılan seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisinden Burdur milletvekili seçilmiştir. Üç dönem bu ilden mebus seçilerek Meclisteki çalışmalarını yürütmüştür. Mecliste bulunduğu sırada Ticaret Komisyonu, İktisat Komisyonu Başkanlığı ve Geçici Memur ve Harf Komisyonu üyeliklerinde bulunmuştur.
CUMHURiYETiN “DEVLETÇi iKTiSAT BAKANI
1929 yılında yaşanan buhranda liberal devletlerde yaşanan büyük çöküş, Türkiye’nin ancak devletçi politikalar sayesinde kalkınacağını göstermiştir. Bu politikaların uygulayacak kişi olarak Mustafa Şeref Özkan görüşmüş ve V. İnönü Hükümetince Eylül 1930’da İktisat Bakanı olarak ataması yapılmıştır.
Bilsay Kuruç’a göre; Mustafa Şeref Özkan, sermaye birikimini yaratmak, korumak ve büyütmek için akılda tutulması gereken konular şöyle sıralamıştır:
1. Dış açık vermekten sakınmak,
2. Sanayii, bankacılığın yedeğine takmamak ve ikisini ayrı tutmak,
3. Yerli hammadde kullanmak,
4. Çağdaş bir çalışma düzeni kurmak
Sanırım yukarıda sıralanan bu 4 madde şu sıralar ekonomik krizden geçen ülkemizin yeniden gönenç içinde yaşaması için uygulanması gerek reçete niteliğindedir.
Bakanlığı döneminde, devletçilik, ekonomik ilke olarak ilk kez Cumhuriyet Halk Fırkasının 1931 yılında yapılan Üçüncü Kurultayında parti programına alınmış ve resmi bir iktisat politikası olmuştur.
Metin Kopar; Mustafa Şeref Özkan’ın çalışmaların üç madde halinde şu şekilde özetlemiştir: Birincisi, Sovyetlerden alınan 8 milyon dolarlık kredi 1932 yılı itibariyle kullanılmaya başlamıştır. İkincisi, 1932 yılında, Prof. Orlof başkanlığında bir Sovyet Heyeti ülkeye davet edilerek heyetin yapmış olduğu incelemeler sonucunda bir rapor hazırlayarak 1932 sonbaharında başbakanlığa sunulmuştur. Üçüncüsü ise 1932 Temmuz’unda Mustafa Şeref Özkan öncülüğünde hazırlanan yasa taslakları TBMM’ye sunulmuş ve kabul edilmiştir. Tarihe Temmuz Kararları olarak geçen bu düzenlemeler ile Sanayi ve Maadin Bankası ikiye ayrılarak yerine, Devlet Sanayi Ofisinin yanında Sanayi ve Kredi Bankası kurulmuş ve Sanayi Bakanlığında yeni bir dönem başlamıştır.
Devrimci bakan düzgün bir çalışma yasası olmadan ülkede huzurun olmayacağının da farkındadır. Bu nedenle döneminde iş kanunu ile ilgili ciddi çalışmalar yapmıştır. Şeref Bey Mecliste yaptığı bir konuşmada çalışma kanunun bitmek üzere olduğundan bahsederek, devamında bugünkü iş sağlığı güvenliğini de açıklayan şöyle bir konuşma yapmıştır: “İş kanunu içtimaî sulh ve müsalemetin yasasını kuran bir kanundur. Bu kanunla kadın ve çocuklar gibi zaiflar himaye edilir. Ücretler teminat altına alınır. Çalışırken kazaya uğramış olan amelenin alil olarak sokaklarda kalmasına mani olacak kanunî müeyyideli tedbirler alınır. Onlar için hayatının sonuna kadar irat almak imkânları temin olunur.”
1930-32 yılları arasında İktisat Bakanlığı yapan ve devletçilik uygulamalarını başlatan Mustafa Şeref Özkan bakanlığı döneminde yaptıkları ile geleceğe yönelik kalıcı etkiler bırakmıştır.
M. Şeref Bey, Osmanlı döneminde de Cumhuriyet döneminde de ikişer yıl bakanlık görevlerinde bulunmuş; bu kısa süre içerisinde çok büyük projelere imza atmıştır.
10 Eylül 1938’de öldüğünde, onun ardından yazan Munib Hayri Ürgüplü, şöyle demektedir: “Mustafa Şeref Özkan’ı anlamak bir şeref ve anlatmak bir mazhariyettir (yücelme).”
Mustafa Şeref Bey’den bakanlığı devralan Celal Bayar, günümüzde bayraklaştırılırken, ülke kalkınmasına büyük katkılar sağlayan, çalışma yasasının temellerini atmış bu büyük şahsın unutturulmaya çalışılması da bilinçli bir politikanın ürünü olarak görülmelidir.
Mustafa Şeref ve unutulan devrimcilerin ismi, kütüphanelere, kültür ve araştırma merkezlerine verilmeli, adlarına yüksek lisans, doktora tezleri yazılmalı makale yarışmaları açılmalı, ekonomi ödülleri verilmeli ve bu sayede cumhuriyetçiler kendi köklerine sahip çıkmalıdır. Büyük cumhuriyet devrimcilerine saygıyla…

Not: Yazının kısa hali 25.05.2022 tarihinde Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CELAL ŞENGÖR’ÜN CEHALETİ