Cumhuriyet’in kurucu iradesi, Cumhuriyet
Devrimi’ni gönülden özümsemiş, özverili ve kendine güvenen bir kuşak yaratacak
eğitim politikalarını benimsemiştir. Bu politikaların sonucu olarak da
Türkiye’nin en özgün eğitim kurumu olan Köy Enstitüleri kurulmuştur.
Köy Enstitüleri’nin kurulmasının hedefi çok
kısa süre içinde çok sayıda öğretmen yetiştirmek ve kırsal kesimde ilköğretim
sorununu, devlet bütçesini en düşük derecede yük getirecek şekilde çözmektir.
Bunun için kırsal kesimde köylülerin emeğine dayanılarak inşa edilecek Öğretmen
Okullarında, yine köyden alınarak yetiştirilmiş köy kökenli öğretmen
yetiştirilecektir. Köy kökenli oldukları için bu öğretmenler köyde daha çabuk
ve etkili bir biçimde bütünleşebilecekleri ve köy koşullarına daha verimli
faaliyet gösterebilecekleri düşünülmüştür.[1]
Köy Enstitüleri’nin temeli Milli Eğitim
Bakanı Saffet Arıkan döneminde atıldı.[2]
Köy Enstitülerinin fikir babası olarak kabul edilen ve enstitülülerin “Tonguç
Baba” diye adlandırdıkları İsmail Hakkı Tonguç da onun zamanında göreve
getirildi. Çeşitli deneme, girişim ve ara yasal düzenlemelerden sonra Köy
Enstitüleri 17 Nisan 1940 yılında 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu ile
kurulmuştur.
Doğan Avcıoğlu Türkiye’nin Düzeni kitabında
Köy Enstitüleri Kanunu sırasında bürokrasinin ve eşrafın bu kuruma karşı
olduğunu şöyle ifade etmiştir.
“Köy Enstitüleri hareketi,
başından beri, eşrafın ve bürokrasinin dar ve tutucu kurallarına sığmadığı
için, bürokrat çoğunluğun düşmanlığını kazanmıştır. Kanun’un 278 oyla kabul
edilmesi, 148 kişinin oylamaya katılmayışı dikkat çekicidir.”[3]
Savaş yıllarında (1939-1945) Enstitü sayısı
yirmiye çıktı, 1949 yılında ülkedeki Enstitü sayısı 21 olmuştu. 1940’lı
yılların sonunda yirmi beş bin civarında Enstitü mezunu öğretmen yetiştirildi.[4]Bu
öğretmenler, Türkiye’nin çağdaşlaşması ve köylünün eğitilmesi konusunda büyük
başarılar sağladılar. Ancak daha başlangıçtan beri ülkenin tutucu kesimlerini
rahatsız eden bu uygulama hem içerideki tutucular hem dışarıdan gelen
baskılardan doğan yeni programlar sonucunda savaş sonrası yavaş yavaş
işlevlerini kaybetmiş ve kapatılmıştır.
Köy Enstitüleri girişimi ile toprak reformu
için yapılan çalışmaların bir arada yürütülmüş olması rastlantı değildir.
Cumhuriyet’in kurucu kadroları bu iki çalışmayı bir arada götürerek
feodaliteden arındırılmış gerçekten demokratik ülke kurulması için
çalışmaktaydı.Köylüyü Topraklandırma
Kanunu’na yani toprak reformuna karşı çıkanlar Demokrat Parti’yi kurmuş ve hem
köylüyü topraklandırma yasası işlevsiz hale gelmiş hem de Köy Enstitüleri
kapatılmıştır.
Amerika ile 27 Aralık 1949 tarihinde Türkiye
ve ABD Hükümeti Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkında Antlaşma
imzalanmıştır.[5]
Antlaşmanın 1. Maddesi ile Türkiye’de bir
“Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu” kuruluyordu. Komisyonun giderleri
Türkiye’nin ABD’ye olan borcundan karşılanacaktı. Komisyonun amacı, “eğitim
programının idaresini kolaylaştırmak” olacaktı. ABD vatandaşlarına yapılacak
öğretim ve araştırma giderlerini de Türkiye ödeyecekti. Aynı durum, ABD’de
eğitim görecek Türk öğrencileri için de, yol giderlerini de kapsamak üzere söz
konusuydu.
Diğer maddelere göre; Komisyon dördü Türk,
dördü Amerikalı sekiz üyeden oluşacak, başkanı ise ABD Büyükelçisi olacaktı.
Oyların eşitliği durumunda Büyükelçi’nin oyu kararı belirleyecekti. Amerikalı
üyeleri ABD Dışişleri atayacaktı. Komisyon doğrudan doğruya ABD Dışişleri
Bakanlığı’na bağlıydı ve onun denetiminde olacaktı. Komisyonun bir veznedarı (saymanı)
olacaktı ancak bu veznedarın atanmasını ABD Dış İşleri Bakanı onaylayacaktı.
Komisyon; yabancıların verecekleri burslar
için profesör, araştırmacı ve öğrenci önerecekti. Eğitim programları
düzenleyecekti. Amerikalıların Türk eğitim sistemi içinde nerede, nasıl görev
yapacağını kararlaştıracaktı.
Bu antlaşmanın TBMM’nce bir yasa ile onanması
gerekmekteydi ve bu yasanın gerekçesinde şöyle yazıyordu:
“ Amerikan Hükümeti, …Amerikan Kültürünü
yaymak gayesi ile anlaşmalarla tahassül eden alacaklarını bu memleketlerde
kültürel gayeler sarfını temin edecek kültür antlaşmaları imzalamıştır.”[6]
Böyle bir komisyonun bağımsızlık bilinci ile
yetişen nesillerce kabul edilmesi zor olduğundan bu komisyonun Köy Enstitüleri
gibi bir kurumun kapatılmasında işlevsiz kaldığı düşünülemez.
Nitekim
Türkiye’de 1947-1950 yılları arasında öğretmenlik yapan Amerikalı Fay KIRBY,
1961 yılında Columbia Üniversitesi’nce kabul edilen “Türkiye’de Köy
Enstitüleri” isimli doktora tezinin kitabına yazdığı önsözünde durumu şöyle
değerlendirmektedir.
“Enstitüler, fikrin
kendisinde ve Enstitülerin kuruluşunda veya işleyişinde bulunan bir sakatlıktan
dolayı değil, dışarıdan gelen amiller yüzünden çökertilmiştir.”[7]
MAHMUT ASLAN( YÜKSEK LİSANS TEZİMDEN BİR BÖLÜM)
[1] Cemil Koçak, a.g.e, s.168
[2] Engin Tonguç, ‘Köy Enstitülerinin Temelini Atan Bakan: Saffet Arıkan’, Yeniden
Müdafaa-i Hukuk, 1 Aralık 2002, sayı 39, s.44-48
[3] Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin Düzeni (Birinci Kitap), 10.Basım,
Tekin Yayınları, İstanbul,1976,s.499
[4] Cemil Koçak, Siyasal
Tarih (1923-1950),Çağdaş Türkiye
1908-1980,Cem Yayınevi, 10.Baskı,
İstanbul, s.169
[5] Haydar Tunçkanat, İkili Anlaşmaların İçyüzü, İktisadi,
Askeri, Siyasi, Ekin Yayınları, İstanbul,1984, s.43-49
[6] TBMM Tutanak Dergisi, C.
XXV/1, Dönem 8.Top1antı 4, s. 220
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder