28 Aralık 2015 Pazartesi

SENDİKALARIN SEFALETİ

Dünyada işçi sınıfının 25-30 yıllık dönemde sürekli kan yitiminden Türkiye de etkilenmiş durumda. 
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2015 Temmuz verilerine göre 12 milyon 744 bin 685 işçinin sadece ve sadece 1 milyon 429 bin 56 ( yüzde 11.21 ) işçimiz sendikalı. Bu sayının da çok az bir kısmı toplu sözleşme yapma yetkisine sahip. Taşeronlaşma ve esnek çalışma almış başını gitmiş. İçler acısı yani!

Yıllardır sendikacılar, bu durum için "Hükümet sendika üyeliği önündeki engelleri kaldırsın bizler de üye sayılarımızı artıralım" yönünde açıklamalar yaparlar. Bu açıklamalarda doğruluk payı var, ama sendikacıların çuvaldızı kendilerine de batırmaları gerekiyor.

Sendikaların örgütlenme eksikliğini yaratan koşulları gözden geçirirsek ortaya çıkan tablo şöyle özetlenebilir: 
BÜROKRATİK VE OLİGARŞİK SENDİKACILIK

Sendikaların yönetim yapılarına bakıldığı zaman istinasız bütün sendikalarda profesyonel sendikacılık zenginleşme aracı olarak kullanılıyor. Sendika üyelerinden toplanan aidatlar,  sendikaların örgütlenme faaliyetlerinde, eğitim çalışmalarında kullanılmak yerine genellikle profesyonel sendikacılara yüksek maaşlar ödenmesine, lüks araçlar tahsis edilmesine, sınırsız ağırlama giderlerine kullanılıyor.

Asgari ücretin 900 lira olduğu ülkemizde ortalama 10-15 bin lira aylık alan profesyonel sendikacılar sınıftan kopuyor ve sınıf çıkarları yerine, kendi lüks yaşamlarını korumak adına patronlarla anlaşıyorlar.

İnternet arama motorlarına “sendikalarda yolsuzluk” başlığı ile arama yaparsanız bu konuda birçok habere rastlamak olası.



PARTİLERE DAYALI SENDİKACILIK

İşçi memur ayrımı yapılmaksızın bütün sendikalar, her ne kadar bağımsız olduklarını iddia etseler de, örgütlenme adına bir partiye sırtını dayayarak üye kazanıyorlar. Böyle bir örgütlenme modelinde, yine çalışanların çıkarı yerine yaslandıkları siyasi partinin çıkarı ön planda tutuluyor. Eğitim-Bir-Sen‘in imzaladığı 2013 tarihli toplu sözleşme, bunun en güzel örneğidir.

Vatan gazetesinden Gülümhan Gülten'in haberine göre, hükümetle tek başına toplu sözleşme imzalayan Memur-Sen’in attığı imzadan 1.5 milyon memur için büyük bir skandal çıktı. İmzalanan toplu sözleşmeyle 1.5 milyon memur, hükümetin vermek istediği yüzde 3+3 zam oranından bile daha düşük maaş artışı aldı.



ANTİ DEMOKRATİK SENDİKACILIK
Yine sendikaların hemen hemen tamamında göstermelik bir demokrasi uygulanıyor. Sendika tüzükleri ve yönetmelikleri genellikle antidemokratik. Sendika temsilcilik seçimlerinde işçinin hakkı için çalışacak temsilciler yerine, patronun ve bürokratik-oligarşik sendikacılar destekleniyor. İstemedikleri sendika temsilcilerinin seçilmesi durumunda ise anti demokratik tüzük ve yönetmeliklerle seçilen temsilciler görevlerinden alınıyor.

Bu olumsuzlukları yaşayan işçiler kimi zaman sendika üyeliğinden istifa ediyor ya da hiç üye olmamayı seçiyorlar. 


ÇIKIŞ

Koşullar, emekçi sınıflar açısından DİSK’in kuruluş yıllarına benziyor. Çalışan sınıfların devrimci sendikacılık için çaba harcamalı ve eskimiş sendikal anlayışı ve sendikacıları tarihin çöp sepetine atmasının zamanının geldiği kanısındayım. 

Bunun için tarihsel olarak DİSK’in ve TÖS ’ün devamı sendikaların genel kurulunda sendikacıların maaşları ülke standartlarına indirilmeli, anti demokratik tüzük ve yönetmeliklerin değiştirilmesi için tüzük kurultayları bir an önce toplanarak örgütlenmek seferberliğine geçilmelidir.
Mahmut Aslan
telgrafhane.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CELAL ŞENGÖR’ÜN CEHALETİ