4 Mayıs 2016 Çarşamba

LAİKLİKTEN İLK TAVİZ NE ZAMAN VERİLDİ?

Geçtiğimiz hafta TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın 'Laiklik kaldırılmalıdır. Anayasada dindarlıktan da kaçınılmamalıdır' sözleri, Cumhuriyeti yıkma hedefinin ilanıdır.

Bu açıklamadan sonra bir grup duyarlı insan, Laikliğe Çağrı Birlikteliği’nin ve Birleşik Haziran Hareketi’nin çağrısı ile Meclis önünde toplandı. Anayasamızın 2. Maddesinde açıkça yazılmış olan Laik Türkiye’yi savunan bir avuç insan, orada, o anayasa bağlı kalmaya yemin eden kişilerin emri ile tartaklanmış ve gözaltına alınmıştır.

Bu olaylardan sonra, Türkiye’nin her yerinden laiklik konusunda duyarlı davranışlar sergilenmiştir. Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş tribünleri “Türkiye Laiktir Laik Kalacak” sloganları ile inlemiş, 1 Mayıs kutlamalarının ana konularından biri laiklik olmuştur.

Türkiye toplumunda laiklikle ilgili böyle bir refleksin olması geleceğe dönük olarak, umudumuzu artırmıştır.

Peki, ülkemiz bu duruma hangi süreçten gelmiştir.
Bu yazıyla amaçlanan, laiklikten ilk tavizlerin verildiği 2. Dünya savaşı sonrası Sovyetleri çevreleme politikasının sonucu olarak, ülkede ve dönemin iktidar partisi CHP’de yaşanan değişimi gözler önüne sermektir.

Ünlü sarı öküz hikâyesindeki gibi, sarı öküzü ilk ne zaman verdik, onu görmektir.

Tarihi bilmeden, geçmişte yaptığımız hataları görmeden, günümüzü yorumlamak zordur. O nedenle gelin biraz geçmişe göz atalım.

CHP partinin ambleminde yer alan, programında tanımladığı altı oku, ilk kez, 10-17 Mayıs 1931 yılında yapılan kurultayda, toplu olarak bir araya getirmiş ve sistemleştirmiştir.

Bu ilkeler; CHP’nin  1931 tarihli programında, partinin ana vasıfları olarak kabul edilmiştir. 1935 tarihli programda ise devletin de esasları olarak belirlenmiş, başta Devletçilik ilkesi olmak üzere, ilkelere daha katı ve kapsayıcı bir özellik kazandırılmıştır.
Haziran 1943’te toplanan kurultaya kadar, ilkelerle ilgili olarak herhangi bir yeni düzenleme yapılmamıştır.
1943 kurultayında ise Devletçilik, Milliyetçilik ve Laiklik ilkeleri yeniden yorumlanarak, Devletçilik ilkesinde özel girişim lehine bir yumuşamaya gidilirken, Milliyetçilik ve Laiklik         ilkelerine de yeni paragraflar eklenmiştir.[1]
Bu durum, partinin 1947 kurultayında da devam etmiş ve ilkelerden bazıları yeniden yorumlanmıştır.

CHP’NİN 7. BÜYÜK KURULTAYI
Çok partili hayata geçiş döneminde “12 Temmuz Beyannamesi’nden ve Recep Peker’in istifasından sonra, CHP’nin 7. Büyük Kurultayı, önemli bir aşamaya işaret eder.
Bu Kurultay’da birçok yeniliğe karar verilmiştir: “Cumhuriyet” ilkesi ile “demokrasi” kavramı aynı doğrultuda tanımlanarak, parti içi liberalleşme eğilimi başlatılmıştır. Parti içinde seçim ve tabanın rolü ön plana çıkarılmış; genel başkanlık ile devlet başkanlığı birbirinden ayrılmasa da Genel Başkan’ın bütün yetkilerini Kurultay tarafından seçilecek bir Genel Başkanvekili’nin kullanması esası benimsenmiş; Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu konusunda geri adım atılmasına karar verilmiş; Devletçilik ılımlılaştırılmış; Laiklik konusunda İslam karşıtlığı görüntüsünden uzaklaşma ile dinde liberalleşmenin sağlanması hedeflenmiştir. Böylece CHP, DP’ye yaklaşmaya başlamış ve aralarındaki ayrım noktaları neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır”.[2]       

Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1947 yılında gerçekleştirilen kurultayında, vatandaşları din konusunda bilinçli hale getirmek için girişimlerde bulunulması öngörülmüştür. Konunun önde gelen savunucularından Hamdullah Suphi Tanrıöver, bu süreçte, dini; “komünizme karşı mücadelede birleştirici unsur” olarak nitelendirmiştir.[3]

İlk olarak, 27 Ocak 1947’de okullar dışında din eğitimi kabul edilmiş, 1948’de imam hatip kursları açılmış, hacca gitmek isteyenlere ilk kez döviz verilmiş, 25 Kasım 1949’da isteğe bağlı olarak okullarda din eğitimi alınmasına karar verilmiştir.[4]
Bu tarihten sonra da, Türk yöneticilerinin kişisel tutumlarının da etkisiyle dine karşı, oy kaygısıyla, “laiklik” ilkesinden taviz verilecek şekilde tolerans gösterilmeye başlanmış, din; siyasete karıştırılmıştır.

Görüldüğü gibi CHP, bu kurultaydan sonra, Cumhuriyet kazanımlarının en büyük ilkesi olan laiklikten ödün vermeye başlamıştır. Laiklikten uzaklaşma CHP’nin dönüşümünün en önemli ayağı olmuştur. O gün yaşanan değişimler günümüzü hala etkilemektedir.



[1] Suna Kili, 1960-1975 Döneminde Cumhuriyet Halk Partisinde Gelişmeler (Siyaset Bilimi Açısından  Bir İnceleme), Boğaziçi Üni.Yay., İstanbul, 1976, s. .98-100.
[2]Bülent Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, 11.Baskı, Yapı Kredi Yay., İstanbul, 2004 S.343; [2]Feroz Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye 1945-1980, (Çev. Ahmet Fethi), İkinci Baskı, İstanbul, Hil Yayınları, 1996, s. 39.
[3]Altan Öymen, Değişim Yılları, Doğan Kitapçılık ,7. Baskı, İstanbul, s. 277-278,
[4] Nurşen Mazıcı, Tek Parti Dönemi Seçilmiş Makaleler, Pozitif Yay., İstanbul, 2001, ss.253-255

Mahmut Aslan
telgrafhane.org-03.05.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CELAL ŞENGÖR’ÜN CEHALETİ