Ülkemizde öyle pek de kitap okunmaz. Güzelim romanların, öykülerin ve araştırma kitaplarının baskı
sayısı beş yüz ile iki bin arasındadır. Onu da okuyan pek çıkmadığından
kelepire düşeni pek çok olur.
Uzun zamandır bu
kelepirlerden kitapları topluyorum içinden öyle güzel kitaplar bulup aldım. Yıllar
önce aldığım bir kitabı şimdi okumaya başladım ve kitabın sürükleyiciliğine
kendimi bıraktım. Şimdi size o kitaptan bahsetmek istiyorum.
Kitabın ismi “Benjamin
Dar Geçitteki Aydın” yazarı Jay PARINI. Yayınevi Ayrıntı. Basım yılı 2002.
Günümüzden 13 yıl önce iki bin basılmış. Ben ise kelepirden 2009 yılında
almışım. Bugünler de kitabı okumamın sebebi ise felsefeye ilgi duymaya
başlamam.
Konuyu fazla dağıtmadan
kitaba dönelim.
Walter Benjamin’i bilir
misiniz? Biraz felsefe ile uğraştıysanız adını duymuşsunuzdur. Duymadıysanız
kurduğu okulu bir makalede okumuşsunuzdur. Benjamin, Adorno ile Frankfurt Okulu’nun
kurucularındandır. 20. yüzyılın en büyük düşünürlerinden biridir.
Köken olarak Alman
Yahudisidir ve yaşayabileceği en kötü zaman diliminde Almanya’da yaşamıştır.
Kitap Benjamin’in
doğumundan ikinci dünya savaşında intihar etmesine kadar geçen süredeki bütün
yaşamını Benjamin’inin eserlerinden ve mektuplarından alıntılarla anlatıyor.
Benjamin kendisini
beğenmiş, kendi dünyasında yaşayan çok okuyan çok yazan bir tip. Roman yazarı
onu şöyle anlatıyor: “Dostluk hayatında
kitap ve seksten sonra üçüncül bir önem taşırdı.”
Benjamin kendisini bir
Aydınlanma savaşçısı olarak görüyor ve günlüğüne şu notu düşerek: “Şimdiye kadar çılgınlıktan başka bir
şeyin yetişmediği tarlaları temizlemeyi, sağa sola bakmadan aklın keskin
baltası ile ileri atılmayı böylelikle çılgınlığın ilkel çağrısından korunma” telkininde
bulunur kendine ve devam eder, Tüm
toprakların arada sıra da mantıkla çapalanması, mitlerin çılgınlığın ve
hayallerin dal budak sarmış çalılardan arındırılması, ekilebilir hala
getirilmesi gerekir.”
.(s:79)
Yukarıda da belirttiğim
gibi Benjamin intihar ederek hayatına son veriyor. Onun aklına intihar 1914’de
arkadaşı Christoph Friedrich Heinle’nin intihar etmesiyle giriyordu. Bu intihar
olayı Benjamin’i büyük bir şoka sokmuş. Heinle sevgilisi ile beraber 1. Dünya
Savaşını protesto etmek için kendi hayatlarına son veriyorlar. Bu durumdan önce
savaşa katılmaktan yana tutum takılan Benjamin’in düşüncelerinin değişmesine
neden oluyor.
Kitabı okurken aklıma
savaş sırasında cepheden uzak halkın yaşamının nasıl olduğuna dair sorular
takıldı. Bu konu ilgili de araştırmalar ilginç olacak.
Faşizmi söyle tanımlar
dar geçitlerden geçen Benjamin: “Faşizm,
yaratılan yeni kitleleri temeldeki mülkiyet yapısını bozmadan düzene sokmaya
çalışır… Faşizm, kurtuluşunu, bu kitlelere haklarını değil, kendilerini ifade
etme fırsatını vermekte görür. Kitlelerin mülkiyet ilişkilerini değiştirme
hakları vardır ama faşizm onlara konuşma hakkı verirken mülkiyeti korur.
Faşizmin doğal sonucu siyasal yaşama estetiğin sokulmasıdır.Siyaseti estetik
hale getirmeye yönelik olarak sarf edilen çabaların tümü tek bir noktada
sonuçlanır: Savaş.”(s.99)
Savaşın insan doğasını
nasıl değiştirdiğini de kitap okurken izleyebiliyorsun. 1933’te nasyonal
sosyalistlerin baskısıyla Almanya’yı terk ederek Paris’e yerleşen romanımızın
kahramanımız siyasal körlüğü nedeniyle zamanında Amerika’ya kaçamıyor. Paris’te
uzun süre yaşadığı için Fransızların kendisine sahip çıkacağını düşünürken
Fransızların Almanları koyduğu bir toplama kampında buluveriyor kendini. Kampta
da boş durmuyor kampta yaşayanlara felsefe dersleri veriyor.
Bazı dostlarının
yardımı ile kamptan kurtulduktan sona Fransa’nın güneyindeki
Portbou kentine kaçıyor burada polis tarafından Gestapo’ya teslim
edileceğini öğrenince aşırı derecede morfin alarak intihar ediyor.
Ölümünden sonra
Benjamin’in bıraktıkları, sosyologların ve toplum bilimcilerin başvurduğu
önemli bir kaynak olarak hâlâ tazeliğini korumaktadır
Benjamin'in gezginliği
üzerinde yoğunlaşan Dar Geçitteki Aydın onu umulmadık derecede ete kemiğe
büründürerek adeta canlandırıyor. Jay Parini, onu gündelik hayatındaki yapıp ettikleriyle
izlemekle kalmayıp, iç dünyasına da dalıyor. Benjamin'in intiharını kötü bir
talih, büyük bir aydına yapılan haksızlık veya umutsuz bir yalnızlığın
getirdiği korkunç bir son olarak anlayanlara bir cevap. Çizilen portrenin
berraklığı, çarpıcılığı, aykırılığı, kimi zaman rahatsız edici bir kışkırtmaya
kimi zaman da Benjamin'i gerçekten anlamak isteyenlerin kaçamayacağı bir
hesaplaşmaya dönüşüyor. Jay Parini'nin rahat ve yekpare anlatımı, Benjamin'in
yakın çevresinin inandırıcı tanıklığı romanın değerini artıran diğer öğeler...(Kitabın
tanıtım yazısından)
Sürükleyici bir dille
yazılmış bu romanla 20 yüzyılın en büyük düşünürlerinden birini yakından tanıma
fırsatı bulacaksınız.
MAHMUT ASLAN- 20.05.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder