22 Haziran 2016 Çarşamba

Biz Bu Filmi Daha Önce İzledik

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CNNTürk’te Ahmet Hakan Coşkun’un Tarafsız Bölge programında söylediği bir söz yüzünden organize bir saldırı içine çekildi.
Ankara’da şehrin çeşitli yerlerindeki reklam panolarına bir gecede Kemal Kılıçdaroğlu’nun terör destekçisi olduğuna dair imajoluşturmaya çalışan onbinlerce lira değerinde afişler asıldı.
Aynı gün katıldığı şehit cenazesinde mafyatik yöntemlerle önüne kurşun atıldı ve cenazeye gönderilen CHP çelengi parçalandı.
Kılıçdaroğlu ne söyledi de böyle organize saldırılar yapıldı ve gündem bir anda değiştirildi.
“Biz kadına da saygı duyarız, çöpten kâğıt toplayan kadına da saygı duyarız. Kimin sorunu varsa ilgileniriz, ayrım yapmayız. Biz hapiste hasta yatan PKK’lıya da gittik, DHKP-C’liye de gittik. Hiç ayrım yapmadık”
Bu sözlerde saldırılacak bir yan yoktur. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti, 09.12.2003 tarihinde onayladığı “Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi”nin gereklerini yerine getirmek ve tüm tutuklu ve hükümlülere uygun nitelikte, adil bir şekilde sağlık hizmeti vermek ve serbest bırakılma dâhil olmak üzere, tüm hak ve özgürlüklerine saygı göstermek zorundadır.
Ayrıca 05 Mart 2013 tarihinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Gülay Çetin/ Türkiye kararı ile Türkiye’yi insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele ile ayrımcılık yasağından mahkûm etmiştir.
Verilen bu kararda, Türkiye’ye çok önemli tavsiyeler/öneriler de bulunmaktadır. Buna göre:
• Yargıçlar, tutukluluk koşullarına ilişkin düzenlemelerde kişilerin sağlık durumları ile ilgili her türlü insani önlemi almakla yetkili kılınmalı;
• Yargıtay’a yaşamının sonuna yaklaşanları serbest bırakmak konusunda yetki tanınmalı;
• Hükümlülere sağlık nedenleriyle tanınan infazın ertelenmesi ve af koşulları, tutuklular için de eşit bir şekilde sağlayacak düzenlemeler yapılmalı;
• Resmi adli tıp muayeneleri usulü sadeleştirilmeli ve hastalar gecikmelere ya da hatalı yargılamalara terk edilmemelidir.
Görüleceği gibi cezaevine düşen kişiden devlet sorumludur. Ana muhalefet partisinin cezaevlerine gidip oradaki hasta yatan mahkûmları; kimliği, suçu ne olursa olsun ziyaret etmesi ve uygulamaları da denetlemesi en doğal işidir.
Bu sözlerden yola çıkarak ortaya konulan organize işleri tarihten iyi biliyoruz.
Yani biz bu filmi daha önce izledik.
Gelin tarih babanın hafızasına bir bakalım.
Yıl 1959 Kurtuluş Savaşı Kahramanı dönemin Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı İsmet İnönü Uşak’a bir gezi düzenliyor. 29 Nisan 1959 tarihinde Ankara’dan hareket eden İsmet İnönü, 30 Nisan 1959 tarihinde Uşak’a ulaşıyor.
Tren İstasyonundan şehir merkezine doğru hareket eden İsmet İnönü’nün içinde bulunduğu araca, Demokrat Partililer tarafından bardak fırlatılıyor. Milli Mücadele sırasında Türk orduları tarafından karargâh olarak kullanılan evi ziyaret etmesi engellenmeye çalışılıyor.
1 Mayıs 1959 günü, Uşak’ta ayrılmak için tren istasyonuna gelen İsmet İnönü’ye taş atılıyor ve atılan taşlardan biri başına isabet ederek başının kanamasına neden oluyor.
Bugün bizzat Kemal Kılıçdaroğlu tarafından bile demokrasi kahramanı diye anılan Adnan Menderes’in gücünün doruklarında olduğu o an gösterdiği bu ve buna benzer demokratça! davranışlar 27 Mayıs 1960 ihtilaline kadar devam ediyor. Sonrası malum…
Tarihte yaşanan olaylardan ders almak ve ona göre hareket etmek bütün siyasilerin sorumluluğudur. Yoksa sonuçları ülkemiz adına hiç iyi olacağa benzememektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CELAL ŞENGÖR’ÜN CEHALETİ