2
Temmuz anması sırasında Osman Baydemir’in Madımak oteli önünde söylediği sözler
Aleviler arasında tartışmaya neden oldu.
Osman
Baydemir söz konusu konuşmasında: "HDP milletvekilleri, HDP merkez yürütme
kurulları, HDP'nin tüm bileşenleri ve HDP'ye gönül vermiş milyonlarca can adına
3 karanfil bıraktık. Bunlardan bir tanesi Şeyh Sait'in torunları adına
bırakılan bir karanfildir. Bir tanesi Seyit Rıza'nın torunları adına bırakılan
karanfildir. Bir diğeri de Hacı Bektaş'ın ve Pir Sultan'ın torunları adına
bırakılan karanfildir. Çok iyi biliyoruz ki canlar bir olduğumuzda, mazlumlar
bir olduğumuzda karanlığı yeneceğiz, aydınlığı bu coğrafyaya hâkim
kılacağız." demiştir.
Bu
konuşma üzerine Hünkâr Hacı Bektaş Veli Vakfı “Pirincin
İçindeki Beyaz Taşlar” başlığı
ile bir bildiri yayınlanarak sert tepki göstermiştir. Konuyu
haber yapan siteler “Aleviler'den HDP'ye çok sert Şeyh Said yanıtı” ile bildiriyi
haberleştirdiler. Ancak gözlerinden kaçan büyük bir nokta bulunmaktadır.
Açıklamayı yapan Vakıf’ın başında Veliyettin
Hürrem Ulusoy bulunmaktadır ve Veliyettin Efendi Alevi inancının en üst
makamı olan postnişindir, söyledikleri kendisine bağlı olan binlerce Dede’yi
yüzbinlerce talibi ilgilendirmektedir. O yüzden etkisi de bilinenden fazla
olacaktır. Yayınlanan bildiri de:
“Acılar paylaşıldıkça azalsa ve yaralar kendini
sarsa da bazen daha incitici, gönül kırıcı olabilmektedir, yaşananlar. Madımak Katliamı anmaları
sırasında karanfiller bırakılırken Hacı Bektaş Veli ve Pir Sultan Abdal’ın,
Alevilerin kurmuş olduğu Kamber-i Ali sofrasına oturmayan Şeyh Sait ile aynı
kefeye konulurken ‘alkışlanması’ incitici bir durumdur. ‘Alevilerin kestiği
haramdır, yenilmez’ düşüncesi ile kurulan sofraya oturmayan birinin Yolumuzun
uluları ile aynı kefeye konulmasına gönlümüz razı olmaz.” denilmektedir.
Bu
bildiriye kendisini Türkmen-Alevi olarak tanıtan HDP MYK Üyesi Ali Kenanoğlu Evrensel Gazetesindeki köşesinden cevap vermiştir.
Hünkâr Vakfının bildirisinde geçen ‘Alevilerin kestiği haramdır, yenilmez’
düşüncesi ile kurulan sofraya oturmayan biri” (Şeyh Sait) görüşünü
eleştirmiş ve böyle bir olayın olmadığını iddia etmiştir. Bu görüşme olup
olmadığı kesin olarak bilinmemekle beraber Aleviler arasında bu anlatı çok
yaygındır. Ateş olmayan yerden de duman çıkmaz diye düşünmekteyim. Yüzlerce
yıldır bölge de yaşanan Şafi katliamları bunun tarihsel arka planıdır.
Kenanoğlu’nun
yazısındaki en acı bölüm ise Atatürk Cumhuriyetine toptancı bir bakış
açısı ile eleştiri getirdiği şu bölümdür: “Şeyh Sait’in “Cumhuriyet düşmanı”,
“Cumhuriyeti yıkmak isteyen bir şeriatçı” olduğu yönündeki söylemidir. Bizim
savunduğumuz cumhuriyet demokratik bir cumhuriyettir. Demokratik olmayan bir
cumhuriyeti kim savunacaksa savunsun ben demokratik olmayan; imhacı, inkarcı,
asimilasyoncu siyaset tarzını benimseyen bir cumhuriyeti savunmam, savunucusu
olmam. “
Bu tartışma daha çok süreceğe benzemektedir.
Ancak ben de bu tartışmaya girme gereğini Kenanoğlu’nun bu açıklamalarından
sonra karar verdim. Şeyh Sait bir
şeriatçıdır ve bunu bazı belgelerle dile getirmekte Cumhuriyetçilerin, laiklik
savunucularının görevidir.
BELGELER
ŞEYH SAİT İÇİN NE DİYOR?
Bu bölümde çok fazla yorum yapmadan direk
okuduğum bazı kaynardan Şeyh Sait ayaklanmasındaki gericiliğe değinmek
istiyorum.
Şeyh Sait savunmasından: "Hilafet
kaldırılmıştır, zamanın imamı kalmamıştır. Hâlbuki zamanın imamına biat etmeden
(ona bağlanıp, onu tasdik etmeden) ölen Müslüman, Peygamberin şefaatinden
mahrum kalır" ". "Dinin dünya işlerinden ayrılması caiz
değildir. İslam ulemasına göre dinin dünya işleri ile ilgili hükümleri (şeriat)
tıpkı ibadet gibidir." (Şevket Süreyya
Aydemir- Tek Adam-s.210)
Şevket Süreyya’ya yok o Kemalist diyerek bir
şey derseniz gelelim yabancı bir yazarın incelemesine göre Şeyh Sait
ayaklanması: "Bu arada Şeyh Sait'le adamları, dağlık Doğu bölgelerinde
ellerinde yeşil sancaklar, göğüslerinin üzerinde Kuran'ı Kerim; bankaları,
evleri, dükkânları basıp soyarak 'Hak yolunda' ilerliyorlardı. Türker’den,
Tanrı adına teslim olmalarını istiyorlardı. Vaizleri onlara Cennet'te ödüller
vaat ediyordu. Yerden ve havadan;
Halife'nin kendilerinden fedakârlık istediğini, halifelik olmadan Müslümanlık
da olmayacağını bildiren beyannameler dağıtıyorlardı. Şeriat geri getirilmeli; okullarda dinsizlik öğreten, kadınları yarı
çıplak gezdiren hükümetin başı ezilmelidir" (Lord Kinross Atatürk s.607)
Gelelim Türkiyeli Komünistlerin görüşlerine:
"İrticanın başında Şeyh Sait değil derebeylik duruyor, irticaya karşı Halk Hükümetledir."
" Kahrolsun İrtica... Ankara Büyük Meclisi’nde müfrit sol burjuvazinin
tırnakları, kafasına ortaçağı dolamış yobazların gırtlağına yapıştı. (Orak Çekiç: 26 Şubat-5 Mart 1925 Aktaran M.
Tuncay: Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Hükümetinin Kurulması, Yurt Yayınları,
s.132)
Türkiyeli Komünistlerin dışında Komünist Enternasyonal’in
görüşüne bakalım: Ankara Hükümetine karşı Kürdistan’daki Şeyh Sait Ayaklanması,
Moskova tarafından Türk gericiliğinin
İngiliz emperyalizmi ile ittifak halinde bir geri dönüş girişimi olarak
değerlendirilmektedir. (Moskova 26 Şubat
1925, Kürdistan’daki Ayaklanmanın Anlamı)
Ayaklanma için Kürt ulusal ayaklanması gerici
bir ayaklanma değil diyorsanız eğer. Kürt
Marksist şair, edebiyatçı, yazar ve tarihçi
Cegerwin'in anılara bir bakın derim:
"Şeyh Sait mahkemede Kürt ve Kürdistan kelimelerini ağzına dahi almadı,
sadece din konusunu ele aldı."
(Naci Kutlay, 21.Yüzyıla Girerken Kürtler, Peri Yayınları, s.69, Hüseyin Aygün
Mahsur s.113) demektedir.
Yukarıdaki kaynaklara benzer yüzlerce belge
daha bu konu için sunulabilir. Kenanoğlu ve onun gibi düşünenlere tek
söylenecek, Aleviler Atatürk’e ve Cumhuriyet’e bağlıdır. Cumhuriyetle birlikte
nefes almışlardır. Nesimi’nin söylediği Yeryüzünün
Halifesini ortadan kaldıranda Atatürk Cumhuriyetidir. Soğuk savaş sonrası
solu etkisi altına alınan etnikçi bakış açınıza artık eskisi kadar alıcı bulamayacaksınız.
İkbal için içine düştüğünüz düşünsel zayıflık ve tarihsel çarpıtma Alevilerin
umurunda da değildir.
Gezide, referandumda ve son Adalet mitinginde
görüldüğü gibi Türkiye’nin Alevilerinin, solcularının, ilericilerinin yolundan
yürüdüğü kişi Şeyh Saitler, İdrisi Bitlisi’ler değil Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Mahmut Aslan
14.07.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder