6 Temmuz 2017 Perşembe

AYDINLIK TARİKATI VE PERİNÇEK GERÇEĞİ

Doğu Perinçek her dönem kendinden söz ettirmesini bilen bir siyasal figürdür. Kafasının zehir gibi çalıştığını söylememize gerek yok. Yaklaşık 50 yıldır “Aydınlıkçılar”  diye bilinen siyasal hareketinde liderliğini yapması da boşuna değil.
Bana göre Aydınlıkçıların siyasal bir hareketten çok tarikat örgütlenmesi gibi bir yapılanması var. Tarikat lideri Perinçek ne derse diğer bütün tarikat mensupları hiç sorgulamadan bu dediklerini kabullenip, sağa sola bu fikirleri tebliğe başlıyorlar. Dün ak dediklerine bugün kara deme gibi bir özellikleri de var.
Sol içinde Aydınlıkçılar her zaman devletle iç içe, ispiyoncu bir yapı olarak görülmüştür ve görülmeye de devam ediyor. Haliç’te Yaşayan Simonlar kitabında Hanefi Avcı, aydınlık dergisini okuyarak sol grupları öğrendiğini yazmıştı.
Perinçek tarikatı son günlerde AKP’nin sol yedek lastiği gibi davranıyor. Sağ yedek lastikliğini de Bahçeli yapıyor. Adalet mitingi ile söyledikleri, hele hele en son “ Türk yargısı son 50 yılın altın devrini yaşıyor" söylemi kendi partisinde bile istifalara neden olmuş durumda.
Adalete güvenin %3’lere indiği bu dönem de böyle bir söylem kargaları bile güldürecek kadar komik görünüyor ama tarikat mensupları bu duruma hiç gülmüyor aksine delicesine savunmaya devam ediyor.
AKP’nin yıkılacağı hakkında kitap bile yazan Perinçek’in bu kadar keskin bir dönüşle AKP destekçisi olması bu hareketi takip etmeyenleri şaşırtmış olabilir. Bu hareketin geçmişi ile bugünü kıyasladığınızda 180 derece ne çok dönüş yaptığını görebilir ve şaşırmaktan kurtulabilirsiniz. Gelin aydınlıkçıların geçmişte ne söyleyip bugün ne söylediğine kısaca bir bakalım.

ERMENİ MESELESİNDE DÜNÜ VE BUGÜNÜ
Bugün "Ermeni soykırımı uluslararası emperyalist bir yalandır" diyen, bu sözü nedeni ile İsviçre’de yargılanıp mahkûm edilen Perinçek, sonrasında AİHM'in Perinçek-İsviçre Davası kararını ile mahkûmiyetini kaldırmış ve Türkiye için bir başarı kazanmıştır. Bugün bunu söyleyen Perinçek dün ne söylüyor derseniz. Genel Başkanlığını yaptığı Türkiye İhtilalci Köylü Partisi Savunmasına bir bakalım:
 “İttihatçı komprodorlar, milli azınlıklar üzerinde de baskı ve katliam politikası uyguladı. Doğuda yüz binlerce Ermeni’yi katletti. Geri kalanlarını da yurtlarından sürdü. Arap ve Kürt milliyetçilerine çeşitli baskılar uyguladı. (Kaynak Yayınları 104 TİİKP Savunma sf.154)
“Abdülhamit satın aldığı Kürt beylerine kurduğu Hamidiye Alayları’nı Ermenilerin üzerlerine saldırtarak her iki milleti birbirine kırdırdı ve mücadelelerini yok etmeye çalıştı (...) Saltanatı Doğu Anadolu’da katledilen on binlerce emekçinin ve İstanbul sokaklarında öldürülen binlerce Ermeni’nin kanıyla boyandı.” (age, sf.146)

KEMALİZM ÇARKI

Günümüzde kendisini baş Kemalist ilan eden, Atatürkçülüğü kimselere bırakmayan aydınlıkçılar yine eski partilerinin savunmalarında şöyle diyorlar: “Bütün bunlara rağmen Kemalist burjuvazi zaferden itibaren hızla zenginleşerek, emperyalistlerle uzlaşan Kemalist burjuvazi, devlet iktidarını kullanarak hızla büyüdü. İşçi ve köylülri insafsızca sömürdü.”
“Oysa Kurtuluş Savaşı’nın burjuva önderliği, halk kitleleriyle birleşmedi; tam tersine toprak ağalarıyla ittifak yaparak halkı baskı altına alan bir diktatörlük kurdu. Sovyetler Birliği ve dünya halklarıyla dostluğunu sağlamlaştırmadı; tam tersine emperyalistlerle uzlaştı.”
Mustafa Kemal’e emperyalizmin adamı deme lüksünü bile bulmuşlar. Savunmanın devamında iyice gemi azına alıp İşçi ve köylüleri ezen Kemalist diktatörlükle mücadele edeceklerini açık açık söylüyorlar.
 “Fakat biz aynı zamanda, Kemalist diktatörlüğün işçi ve köylüleri ezen burjuva karakterini açıkça ortaya koyar ve onunla mücadele ederiz. Biz, Kemalist diktatörlük tarafından demokrasi isteği ve teşkilatlanması zorbalıkla bastırılan işçi sınıfının ve bütün Türkiye halkının, kurşunlanan işçilerin, insafsızca sömürülen köylülerin, defalarca katledilen Kürt milliyetinden halkın temsilcileriyiz. Bütün bunları uygulayan burjuvazinin sınıf diktatörlüğünün başındaki Atatürk’e karşıyız. Çünkü biz tarihin en ilerici sınıfı olan ve kendisiyle birlikte bütün halkı kurtaracak olan işçi sınıfının ihtilalcileriyiz.” (Kaynak Yayınları 104- Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Davası Savunma (SF. 193-211)
“2000’e Doğru Dergisi”nde, Mart 1987’de “Atatürk ve Allah” başlıklı makalesinde Perinçek yine Atatürkçülükle ilgili bakın neler yazıyor:
“Resmi Atatürkçülük iflas etmiştir. İçtihat kapısı kapanmıştır. Toplumumuzda canlılık belirtisi kalmamış, hiçbir fikir üretemeyen, en taşlaşmış ideolojik çevre onlardır. Üniversitelerin en emeksiz, en cahil, en eyyamcı artık içi geçmiş unsurlarıyla bazı emekli askerler mollalarınkinden farksız bir ilim anlayışının temsilcileri olarak gözüküyorlar. Şeyhçidirler. Hepsi o. Öte yandan Kemalizmin devrimci geleneğine bağlı olanların ise nesli tükenmektedir. Çünkü Kemalizm bir ideoloji olarak devrimci rolünü tamamlamıştır.”
Atatürk ve kurduğu düzene karşı böylesine ağır ithamlarda bulunan Perinçek tarikatı günümüzde bulundukları Vatan Partisi programında ise yukarıda yazdıklarının 180 derece farklısını yazıyor.
“Kurtuluş Savaşımıza yol gösteren Halkçılık Programımız, 1921 ve 1924 anayasalarımız, 1920 ve 1930’lu yılların temel program ve siyasetleri, bu gelenek içinde billurlaşmıştır ve geleceğimize ışık tutan büyük tarihsel mirasımızı oluştururlar. Bu esaslar, Büyük Devrimci Önderimiz Atatürk tarafından 1930’larda Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve Devrimcilik ilkeleriyle özetlenmiş ve 1937 yılında Anayasamıza kaydedilmiştir.
Bu devrimci rotada ilerleyen milletimiz, Atatürk önderliğinde, dünyanın ‘Türk mucizesi’ diye adlandırdığı büyük başarıyı gerçekleştirmiştir. Bugün Asya’dan yükselen yeni uygarlık, bütün dünyanın kabul ettiği gibi, bağımsız millî devletlerin ve kamu ağırlıklı toplumsal-ekonomik modelin eseridir.”

 “YAĞMACI TÜRK İŞGALCİLER KIBRIS’TAN ÇEKİLMELİDİR”

Bugün Kıbrıs’ı onur meselesi yapan, Kıbrıs’ın stratejik öneminden sürekli bahseden, Denktaş’la boy boy poz verenler yine geçmişte bugünün söylediklerinin tam aksini söylemekten kendini alamamışlar:
“Türkiye’nin işgale dayanarak herhangi bir çözümü Kıbrıs’a zorla kabul ettirmesine karşıyız. “Coğrafi federatif sistem adı altında Kıbrıs’ın fiilen taksim edilmesine Kıbrıs halklarının birbirinden tamamen koparılmasına karşıyız (...) Bugün Rum milliyeti Türk işgalcileri tarafından uygulanan milli baskılar altındadır. Kıbrıs’ta yağma ve talana son verilmelidir. Aydınlık Yayınları-1975 “Kıbrıs Meselesi” (Doğu Perinçek) / Teori Dergisi -Kasım 1993 Sayı 47 sf.16-20

 “FEDERASYON VEYA BÖLGESEL ÖZERKLİK”

Yine günümüzde üniter devletin en katı savunucusu olan Aydınlıkçılar, geçmişte aşağıdaki alıntılardan da anlaşılacağı üzere bugün HDP’nin savunduğu bölgesel özerklik ve Federasyonu o zaman savunuyorlar.
“Kürt milletinin kendi kaderini tayin hakkı, hiçbir zaman bir federasyona katılma ya da bir özerklik derecesine indirilemez. Kürt halkı isterse elbette Türk halkıyla bir federasyon içinde birleşebilir. Fakat ayrılma hakkını tanımaksızın, Kürt milletinin kaderini tayin özgürlüğünü federasyonla sınırlamak bu özgürlüğü reddetmekle birdir.”
“Kürt milletinin kendi kaderini ne yönde tayin edeceğini halkların mücadelesi belirleyecektir. Kürt milleti, kendi kaderini ayrılma şeklinde tayin edebileceği gibi, birleşme şeklinde de tayin edebilir. İsterse, Türk halkıyla bir federasyon içinde birleşebilir. Türk devrimcileri, Kürt milletinin ayrılma hakkını savunurken, Kürt devrimcileri iki halkın birliği için çalışmalıdır. TİİKP, Türkiye’nin iki kardeş halkının Demokratik Halk Cumhuriyeti içinde, eşit haklara sahip olarak birleşmelerine yönelen bir siyaset izler. Ancak birçok milliyetin tek bir devlet içinde birleşmeleri, ilk önce ayrılmalarını gerektirebilir. Birleşme, böyle bir yol izleyerek de gerçekleşebilir. Eğer Kürt ve Türk halkları, iradelerini devrimci bir birleşme yönünde kullanırsa, Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin yönetimine eşit haklarla katılacaklardır. Demokratik Halk Cumhuriyeti, milliyetler arasında, her alanda tam bir hak eşitliğini gerçekleştirecektir. Halk Cumhuriyeti içinde birleşmenin, hangi biçimde olacağını halkların hür iradesi tayin edecektir. Federasyon veya bölgesel özerklik biçimlerini seçmeye, halklar karar vereceklerdir. Kürt halkının temsilcileri, Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin yönetimine bütün kademelerde katılacaklardır. Kürtçe, Türkçe gibi resmi devlet dili olacaktır. Kürtlerin kültürleri üzerindeki her türlü baskı son bulacak, Kürt halkı, devrimci kültürünü, kendi milli özelliklerine uygun olarak serbestçe geliştirecektir.”(Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Davası Savunma sf 428-431)
Bunları geçmişte söyleyenler 29 Aralık 2015 tarihinde Doğu Perinçek’in yaptığı basın açıklamasında şöyle diyorlar:
“Özerk Kürdistan” ilanı, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde sözümona devletçik kurma girişimidir ve Türkiye’ye savaş ilanıdır.
·Halkın talebi: “Mecliste PKK istemiyoruz.” PKK’nın bölücü terör suçuna katılan milletvekillerinin dokunulmazlıkları  derhal kaldırılmalıdır.
·“Özerk Kürdistan” ihanetine karşı Devletçe ve milletçe topyekün mücadele, günün yakıcı görevidir.
· PKK, bu “deklerasyon”la intihar ettiğini ilan etmiştir.  PKK, Türkiye’de uyuyan herkesi uyandırmış ve kendi tepesine inecek büyük gücü göreve çağırmıştır.

15 TEMMUZ’DAN SONRA ERDOĞAN’LA MI GÖRÜŞTÜ?

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında iddiaya göre, Perinçek ve Erdoğan Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda iki saat baş başa görüştü.. Basına ne görüntü verildi ne de program duyuruldu... Çok gizli görüşme sonrasında Perinçek'ten Türkiye Rusya ilişkilerinin düzeltilmesi için aracı olması istendiği ifade edildi... O günlerde, Ankara'da Rusya Devlet Başkanı Putin'in özel danışmanı olduğu öne sürülen  Aleksandır Dugin vardı. Perinçek'in partisi davet etmiş, tüm masraflarını karşılamış ve AKP’li yöneticilerle görüştürülmüştü... Daha doğrusu, Erdoğan'la...  Bir kaç gün sonra Ulusal Kanal ihya oldu. Stüdyoları yenilendi.Yeni cihazlar alındı vs.
Geçmişten, günümüze yükselen değerlere göre sürekli siyasal görüş değiştiren Aydınlık hareketinin bundan sonra da söylediklerinin tam tersini söylemeyeceğini kimse garanti edemez.
Bu nedenlere Vatan Partisi’ne Atatürk sevgisi ile katılan yurtsever insanlara sesleniyorum: Birer tarikat üyesi gibi değil, Atatürk’ün istediği özgür yurttaş gibi davranın ve Perinçek tarikatından kurtulun.
Cumhuriyet Halk Partisi’ne gönül vermiş milyonlarca dostuma da şunu söylemek istiyorum. Perinçekgilleri dikkate almayın bildiğiniz yolda kararlı adımlarla yürümeye devam edin. Atalarımızın dediği gibi “İt ürür kervan yürür”

Mahmut Aslan-06-017-2017


Not: TİİKP Savunması bölümlerini Bedri Baykam’ın “Sizi Solculuktan ve Kemalistlikten Azlediyorum Sn. Perinçek yazısından” aldım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CELAL ŞENGÖR’ÜN CEHALETİ