17 Kasım 2016 Perşembe

ARTIK BİR ARAYA GELİP ÇÖZÜM YOLU BULMALIYIZ

Geçen hafta yazı yazmak içimden gelmedi.
Bu hafta da öyle ama yaşananlara karşı durmak da en insani ve devrimci görevim.
Çok hızlı geçen ve tarihe kara harflerle yazılacak günlerden geçiyoruz. Gelin haftaya hızlıca bir bakalım, memleketin manzar-i umumisini çıkaralım beraber.
Bu haftaya Cumhuriyet Gazetesi baskınları ile uyandık.
Ondan önce bir iki kanun üstünde (hükmünde ama artık üstünde) kararname yayınlandı. Bu kararname ile on binlerce insan yineişinden edildi. İşten atılan kamu emekçisi sayısı nerdeyse 12 Eylül askeri darbesinin dört katına yaklaştı. Rektörlük seçimleri çok saçma bir gerekçe ile kaldırılarak sürekli kandırılan tek adama bırakıldı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ayağından vuruldu.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı tutuklandı.
Cumhuriyet Bayramı kutlamaları yapılmasın diye memleketin başkenti belediye kamyonlarıyla işgal edildi.
Yine birçok şehit verildi ama haberlerde kısaca değinilip geçildi. Ülke bu ölüm haberlerine alıştırıldı.
Şortla otobüse bindi diye bir kadına tekme atan yaratık birkaç kez serbest bırakıldı.(Bu arada yargıya güvende bu gibi nedenlerle sıfırın altına inmiş durumda.)
Bunlar kısaca aklıma gelenler. Biliyorum sizler de yaşananlara birçok şey ekleyebilirsiniz.
Yukarıda kısaca yazılanlara bakarak bile 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrasında ülkenin hızla uçuruma doğru sürüklendiğini görebiliriz.
Ülke uçuruma sürüklenirken biz neler yapıyoruz diye düşünüp şapkamızı önümüze koyma zamanımız gelip de geçiyor.
Evet, hepimiz ülkenin ve çocuklarımızın geleceği için umutsuzluğa kapılıyoruz.
Bize umut olacak örgütlerimiz tam bir örgütsüzlük içindeler. Sendikalarımızın, partilerimizin, odalarımızın durumu hepimizin gözleri önünde…
Artık haftada bir gün muhalefet partisi liderlerinin basın toplantısı kıvamındaki grup toplantılarından da iyice sıkıldık. Lafla peynir ekmek gemisinin yürümediğinin de farkındayız.
Bertolt Brecht’in çok ünlü bir sözü geldi aklıma “Faşizme karşı birleşmeyenler, faşizmin zindanlarında birleşirler”. Kürt- Türk, Alevi-Sünni demeden bir araya gelip bir çözüm yolu bulmak için zamanımız hızla azalıyor.
Ben Namık Kemal’in şu dizelerini yazdığı karanlık günlere benzer günlerdeyiz diye düşünüyorum: “Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini/Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini…”
Ama Namık Kemal’in dizelerini değiştirerek şu sözü söyleyen: “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini/Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.” Mustafa Kemal’in çıktığı bu topraklarda yine bu köklerden gelenlerin bu gidişe dur diyeceği günleri de umutla bekliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CELAL ŞENGÖR’ÜN CEHALETİ