17 Kasım 2016 Perşembe

Selahattin Demirtaş’a Mektup

Sayın Selahattin Demirtaş
HDP Genel Başkanı
Size bu mektubu ülkeme ve demokrasiye olan sorumluluk duygumla yazıyorum. Sadece Kürt Hareketindeki insanların değil ülkede gerçek demokrasiyi savunan insanların sizin tutuklanmanıza sessiz de olsa isyan ettiğini biliyorum.
Ben Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde size oy vermiş bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. Sizin düşüncelerinizle birçok noktada uzlaşamadığımı söyleyebilirim. Sizin pencerenizden bakılırsa ben “ulusalcı” olarak nitelendirilebilirim. Ama kendimi, Atatürk’ün yaptıklarını çok önemli bulan ve onun yaptıklarına nankörce karşı çıkmayan demokratik sosyalist biri olarak tanımlıyorum. Ülkenin bütünlüğünden, ne kadar kaldıysa laik, demokratik yapısından yanayım.
Evet, demokrasi konusunda çok eksikliklerimiz var. Sizin ve partinize mensup diğer siyasetçilerin tutuklanması da bunun en büyüklerinden biri. Voltaire‘nin herkes tarafından bilinen ünlü sözündeki gibi “Düşüncelerine katılmıyorum ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekleyeceğim.” Çünkü bu destek demokratik siyasete olan inancımızdır. Ustamız Uğur Mumcu’nun bir televizyon programında söylediği şu sözler de sizin siyaset yapmanızı desteklememiz için yeterlidir: “Ben işkencenin, düşünce suçunun olmadığı, herkesin silahsız saldırısız eşitçe ve özgürce tartıştığı, dinci partinin ve Marksist partinin kurulduğu bir düzen istiyorum. Ancak o zaman televizyonda bütün düşünceler açıklanır o zaman Atatürk maskesi takmış Abdülhamitçilerle de hesaplaşabiliriz.”
Sizlerin siyaset yapmanız silahlı terörün azalmasını hatta zamanla yok olmasını sağlayabilir. Geçmişte, “dağda olacaklarına düz ovada siyaset yapsınlar” deniyordu ya tam da budur söylediğim…
Sayın Demirtaş,
Biraz da politikalarınızı eleştirmek istiyorum. Tabii çok uzun yazacak değilim sadece genel hatlarıyla birkaç konuya değineceğim.
İlk olarak 2010 yılında yaşanan referandumda aldığınız “boykot” kararı ile evet çıkmasında büyük bir katkınız oldu. Bu sayede az buçuk kalan yargı bağımsızlığı tamamen ortadan kaldırıldı ve toplumsal kutuplaşma günden güne arttı.
İkinci olarak; 2013 yılında toplumda yaşanan büyük baskı sonucunda patlak veren “Gezi direnişine” karşı sergilediğiniz tutum. Bu kolay unutulacak bir şey değil. Gezi direnişini “halk hareketi” değil de “darbe girişimi olduğunu” andıracak söyleminiz mesela. Ülke diktatörlüğe giderken siz AKP ile nasıl anlaşırız, bunun arayışındaydınız. Milliyetçi söylemleriniz baskın geldiğinden sadece Kürtlerin çoğunlukta yaşadıkları bölgelerde çıkar elde etme derdindeydiniz. Şunu görmezden geliyordunuz: Diktatörler istedikleri güce ulaştıkları zaman ilk aşamada müttefiklik yaptıklarını yok eder, tek güç olarak kalırlar. Siz ve liberallerin şu an yaşadığı tam olarak da budur.
Toplumsal dincileşmenin suyuna gitmek için gerici 4+4+4 yasasına evet oyu verdiniz. “Demokratik İslam Kongresi”ni topladınız. Kongrede dini kararlar alıp açıkladınız. Şu an İMC’nin sitesinden okuyorum örneğin. Aldığınız kararların her bir yanı hadis ve ayetlerle süslü. Bir de günümüzün siyasal terimleri ile 1400 yıl önce Arap coğrafyasında yaşananların açıklaması komikliğine düşülmüş.
Keza Zaman gazetesine verdiğiniz söyleşi. Şunları söylemiştiniz: “’Dindar bir ailede büyüdüm’, ‘Kız kardeşimin başı örtülü’, ‘Said-i Nursi çok etkileyici’, ‘Said-i Nursi’nin mücadelesini örnek alıyoruz’, ‘Kaç defa dedim bana dinsiz demeyin’, ‘Medine Sözleşmesi HDP beyannamesidir’, ‘Biz Medine Sözleşmesi’ni HDP beyannamesi ile güncelledik’, ‘Selahattin Eyyubi talan yapmadı’.” Bu konuda size en sert eleştiriyi Hüseyin Aygün yöneltti. Eleştirileri milyonlarca insan tarafından okundu. Eminim ki, siz de okudunuz. Yazılanlara keşke o zaman cevap verseydiniz ve yaptığınız yanlışlardan dönebilseydiniz.
Üçüncü olarak 7 Haziran seçimlerinden sonraki partinizin tutumu… Halkın size göstermiş olduğu ilgiden ve verilen oylardan güç alarak hendek siyasetine giren PKK’ye karşı dik duramadınız. Yüzbinlerce insanın göçmesine, birçok insan hakkı ihlaline yol açan ve yüzlerce insanın öldürülmesine sebep olan bu siyasete karşı çıksaydınız, bugün belki de bambaşka şeyler yaşıyor olurduk. Çünkü orada yaşananlardan dolayı RTE ve yancıları milliyetçi cephe oluşturdular.
Son olarak da “Biji Obama” sloganları, AB ve Amerikan emperyalistleri ile kurduğunuz ilişkilere değinebiliriz ama bu konu çok uzun bir yazının konusu. Bu konuda yalnızca İsmet İnönü’nün sözüyle bir eleştiri getireyim: “Büyük devletlerle ilişki kurmak, ayı ile yatağa girmeye benzer.” Kendi çıkarları doğrultusunda anında satarlar sizi yani.
Bu konuları keşke yüz yüze konuşup tartışma imkânımız olabilseydi. Umarım özgürlüğe kavuştuğunuz gün karşılıklı tartışabiliriz. Çünkü yıllardır çevreme söylediğim bir şey var: Ülkenin kurtuluşu, Cumhuriyetçi/Kemalistlerle Kürtlerin yeniden bir araya gelip mücadele etmesinden geçiyor. Başka da çıkış yolumuz yok.
Saygılar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CELAL ŞENGÖR’ÜN CEHALETİ